Blog

  • 2035’e kadar kadınların %35’i, erkeklerin %39’u obeziteden etkilenecek

    2035’e kadar kadınların %35’i, erkeklerin %39’u obeziteden etkilenecek

     

     

    2035 yılına kadar kadınların %35ini, erkeklerin ise %39unu etkilemesi beklenen obeziteyle mücadelede cerrahi sonrası süreç önem kazanıyor. Kendi kilo kaybı ve post bariatrik deneyiminden yola çıkan Nur Ozger Health Kurucusu Büşra Nur Özger, hem beden hem ruh sağlığının birlikte ele alınması gerektiğini vurguluyor. Bugüne dek 3 bin 500 hastaya hizmet veren sağlık danışmanı, sağlık turizminde başarının püf noktalarını da paylaşıyor.

     

    İSTANBUL Dünya genelinde yaklaşık 800 milyon kişi obezite ile yaşıyor. 2035’e kadar kadınların %35’inin, erkeklerin ise %39’unun bu problemden etkileneceği öngörülüyor. Geçtiğimiz aylarda ülkemizde “Obezite ile Mücadele ve Fiziksel Aktivite Eylem Planı” yayımlanırken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluş, obeziteyle mücadele kapsamında programlar geliştiriyor.

     

    Kilo vermeye ve uzun vadeli sağlığı desteklemeye yardımcı olan bariatrik cerrahisi hakkında konuşan Nur Ozger Health Kurucusu Büşra Nur Özger, kendi deneyimlerinden hareketle, “23 yılını kilo sorunlarıyla geçirmiş biri olarak, bunun bir sağlık problemi olduğunu anladığım an itibarıyla fiziksel değişim için düşünmek yerine, adım atmanın ne kadar değerli olduğunu öğrendim. Şimdi benzer hikayeleri olan hastaların sağlıklarına kavuşmasına yardımcı oluyorum” açıklamasında bulundu ve cerrahi müdahaleden sonra, post bariatrik uygulamalarla hem bedensel hem de psikolojik sağlığa kavuşmanın mümkün olduğunu söyledi.

     

    3 bin 500 hastaya hizmet verdik”

     

    Kendi kilo kaybı ve post bariatrik sürecinden ilham alarak obezite cerrahisi sonrası estetik ve yaşama uyum sürecinde hastalara rehberlik etmeyi amaçlayan Büşra Nur Özger, “Günümüzde dünyanın hemen hemen tüm bölgelerinde artan obezite prevalansı sadece yetişkinleri değil, çocukları ve gençleri de etkiliyor. Ancak besin yönünden zengin bir ülkeyiz ve yemek yemeyi seviyoruz. Haliyle toplumumuzda obezitenin normal algısını yenmekte bir hayli zor oluyor. Buna rağmen obezite hastalığından kurtularak daha sağlıklı bir görünüme sahip olmak isteyen kişiler için kapsamlı bir hizmet sunuyorum. Şu ana kadar 3 bin 500 hastaya hizmet verdik” diyerek post-bariatrik uygulamalar hakkında detaylı bilgiler paylaştı:

     

    “Post- bariatrik, normal estetik süreçleri gibi ilerlemiyor. Çok fazla detay içeriyor. Özellikle psikolojik açıdan hastaların duygu dünyasını da düşünmek gerekiyor. Hastalarımızın süreçlerinin başından sonuna kadar güven içinde ve konforlu olmaları önemli. Yaşayabilecekleri stresin önüne geçmek için özel araçlarımızla alıyoruz. Sağlıkları ve konforlu olmaları için seçtiğimiz otellerde konaklıyorlar. Süreç boyunca kendi dillerine hakim olan personellerimiz hastalarımıza eşlik ediyor. Disiplinli bir sistemimiz olduğu için, hastalarımızın rezervasyonlarıyla birlikte tüm sürecin her ayrıntısını planlıyoruz. Sağlık turizminde dünya genelinde 7. sırada yer alan ülkemizin bu alandaki başarısını sürdürebilmesi ve daha üst sıralara yükselebilmesi için, tüm paydaşlarımızın da sürece bizim uyguladığımız gibi bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşması büyük önem taşıyor.”

     

    Sağlık turizmiyle sadece tedavi değil, bütünsel bir yaşam deneyimi sunuyoruz”

     

    Türkiye’nin obezite cerrahisi ve post bariatrik estetik alanında uluslararası hastalara sunduğu avantajlar da sıralayan Büşra Nur Özger, “Türkiye, sağlık alanında dinamik bir ülke olarak her geçen gün gelişmeye devam ediyor. Modern hastane altyapımız, donanımlı sağlık ekiplerimiz ve özellikle post bariatrik cerrahi alanındaki ilerlemelerimizle de fark yaratıyoruz. Misafirperverliğimiz, hizmet kalitemiz ve ulaşım konusundaki profesyonel transfer çözümlerimizle hastalarımızın tedavi sürecini keyifli bir deneyime dönüştürüyoruz. Sağlık turistleri, Türkiye’de geçirdikleri süreyi adeta bir tatil havasında hem sağlıklarına kavuşarak hem de memnuniyetle tamamlıyor. Ben de yurt dışından gelen hastalarıma post bariatrik hizmeti vermemin haricinde, sağlık danışmanlığı hizmetlerimle de paydaşlarımın da ülkemizi en iyi şekilde temsil etmesini sağlıyorum” dedi.

  • Daikin Türkiye, Galatasaray Kadın Voleybol Takımı ile bu yıl da yeni sezona hazır 

    Daikin Türkiye, Galatasaray Kadın Voleybol Takımı ile bu yıl da yeni sezona hazır 

     

     

    Kadın istihdamını ve fırsat eşitliğini destekleme vizyonuyla hareket eden Daikin Türkiye, kadınların spordaki başarılarını da sponsorlukları aracılığıyla desteklemeye devam ediyor. 2023 yılından bu yana Galatasaray Kadın Voleybol Takımı’na isim sponsoru olan Daikin, bu yıl da desteğini sürdürerek takımın gücüne güç katıyor. Takım, bu sezon da maçlara Galatasaray Daikin Kadın Voleybol Takımı adıyla çıkacak.

    100 yılı aşkın süredir iklimlendirme sektörünün öncü markası olan Daikin, kadın istihdamını her alanda desteklemeye devam ediyor. Daikin Türkiye, 2025-2026 sezonunda da Galatasaray Kadın Voleybol Takımı’nın isim sponsoru olmaya devam ederek kadına ve spora verdiği desteğin altını bir kez daha çizdi.  Önceki yıllarda Galatasaray Kadın Voleybol Takımı’na isim ve forma göğüs sponsoru olarak destek veren Daikin Türkiye, 2023 yılından bu yana üstlendiği isim sponsorluğunu bu yıl da devam ettirerek spora verdiği desteği istikrarlı bir şekilde sürdürüyor.

     

    Kadın istihdamını ve fırsat eşitliğini kurum kültürünün ayrılmaz bir parçası olarak gören Daikin Türkiye, 2030 yılına kadar kadın çalışan oranını yüzde 50’ye çıkarmayı hedefliyor. Bu alandaki çalışmalarıyla dikkat çeken şirket, Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası (SATSO) tarafından düzenlenen “Sakarya’nın Yıldızları Ödül Töreni”nde “En Fazla Yeni Kadın Çalışan İstihdamı Sağlayan Firma” ödülüne layık görülerek, başarısını bir kez daha kanıtladı. Kadın istihdamını ve fırsat eşitliğini desteklemek amacıyla Sakura Kadın Teknisyenler ve Sakura Kadın Girişimci Programı’nı hayata geçiren Daikin çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor.

    23 Eylül 2025 Salı günü Rams Park’ta düzenlenen imza töreniyle de iş birliğinin devamı resmileştirilmiş oldu. Törene, Daikin Türkiye Orta Doğu ve Afrika Bölgesi Başkanı Hasan Önder, Daikin Türkiye Başkan Yardımcısı Tuna Gülenç, Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Dursun Aydın Özbek ve Galatasaray Spor Kulübü Başkan Yardımcısı Mehmet Cibara katılarak iki güçlü markanın ortak başarısını bir kez daha vurguladı.

     

     

    Daikinden kadın voleyboluna tam destek

     

    Galatasaray ile uzun yıllardır süren iş birliklerinden duyduğu memnuniyeti dile getiren Daikin Türkiye, Orta Doğu ve Afrika Bölgesi Başkanı Hasan Önder şunları söyledi:

    “Daikin’in global felsefelerinden biri “Bulunduğu ülkelerdeki topluma katkıda bulunmak”. Biz de bu felsefe doğrultusunda Türkiye’de kadın istihdamının güçlendirilmesi konusunda birçok proje yaparak kadınlarımızı her daim destekliyor ve fırsat eşitliğine büyük önem veriyoruz. Kadınları yalnızca iş dünyasında değil, sporun farklı alanlarında da desteklemekten gurur duyuyoruz. 2012 yılından bu yana Galatasaray Kadın Voleybol Takımı’na verdiğimiz sponsorluk desteğini sürdürmek bizim için büyük bir mutluluk. 2024-2025 sezonunu Vodafone Sultanlar Ligi’nde 4. sırada tamamlayan ve Avrupa kupalarında başarılı sonuçlar elde ederek CEV Challenge Kupası’nda yarı finale yükselen Galatasaray Daikin Kadın Voleybol Takımı, taraftarlarına büyük gurur yaşattı. Yeni sezonda da aynı azim ve kararlılıkla sahaya çıkacaklarına inanıyor, tüm sporcularımıza ve teknik ekibe gönülden başarılar diliyorum.”

    Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Dursun Aydın Özbek, şu açıklamalarda bulundu:

    “Galatasaray Spor Kulübü olarak bugün burada, Daikin ile kadın voleyboluna ve spora verdiğimiz desteği vurgulamak için bir araya geldik. Ülke sporuna katkıyı artırmak ve spora olan ilgiyi yükseltmek bizim için büyük önem taşıyor. Daikin ile yürüttüğümüz isim sponsorluğu iş birliğimiz son 3 sezondur devam ediyor. 2025-2026 sezonunda da bu değerli iş birliğinin süreceğini duyurmaktan büyük bir gurur duyuyorum. Kadın voleybolu ülkemizin gurur duyduğu branşlardan biri haline geldi. Biz de Galatasaray olarak bu branşta daha büyük hedeflere yürürken Daikin’in desteğini yanımızda hissetmek bizlere güç veriyor. Hem kulübümüzün marka değerine hem de voleybol sporunun gelişimine katkı sunan bu anlamlı iş birliği için Daikin ailesine çok teşekkür ediyoruz. “

     

    Galatasaray Daikin yeni sezona hazır

     

    2024-2025 sezonu Vodafone Sultanlar Ligi’ni 4. olarak tamamlayan Galatasaray Daikin Kadın Voleybol Takımı, Avrupa kupalarında başarılı sonuçlar alarak taraftarlarının yüzünü güldürdü. Takım, CEV Challenge Kupası’nda yarı finale çıkma başarısını gösterdi.  Bu yıl da Galatasaray Daikin Kadın Voleybol Takımı olarak sahaya çıkacak olan ekip, ilk maçını 12 Ekim haftası Aydın Büyükşehir Belediyespor ile yapacak.

     

    —————

     

    DAIKIN TÜRKİYE HAKKINDA

     

    Türkiye’de 1978 yılından beri distribütörler vasıtasıyla 47 yıldır faaliyetlerini sürdüren Daikin, Temmuz 2011’de Airfel’i satın alarak Türkiye iklimlendirme sektörünün iddialı bir yatırımcısı oldu. Daikin Türkiye bugün ısıtma, soğutma ve havalandırma alanında Türkiye’nin en geniş ürün gamına sahip şirketidir. Daikin Türkiye çatısı altında bulunan Daikin ve Airfel markalarının iklimlendirme sektörüne yönelik kombi, klima üniteleri, fancoil, klima santralleri vb. farklı ihtiyaçlara uygun son teknoloji ile üretilmiş ürünleri bulunmaktadır. Merkez ofisi İstanbul’da bulunan Daikin Türkiye, Sakarya’da 163 bin metrekare alan üzerine kurulu olan üretim tesisinde çatısı altında bulunan Daikin ve Airfel markalarının kombi, klima üniteleri, fancoil, klima santralleri vb. farklı ihtiyaçlara uygun ürünleri son teknolojiyle üretmektedir. 4 bölge müdürlüğü, 2 bin çalışanı, 16 kadın girişimci Sakura bayi, 2 bin 314 satış noktası ve 500’ün üzerindeki yetkili servisiyle Türkiye’nin geniş bir coğrafyasına hizmet verebilmektedir. Ayrıca Avrupa’nın ilk iklimlendirme deneyim merkezi olan ‘İklimlendirme Teknolojileri Deneyim Merkezi’ni sektörüne kazandırmıştır. İstanbul’da bulunan Daikin Akademi ise eğitimin gücünü paydaşların kişisel gelişim, mesleki deneyim ve iş yapma kalitesine yansıtmak için çalışmaktadır. Türkiye’nin yanı sıra Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın da Ar-Ge, üretim ve lojistik üssü olarak konumlanan Daikin Türkiye, CIS ülkelerinden kendisine bağlı olan Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Ermenistan, Tacikistan ve Gürcistan’ın sorumluluğu ile Kuzey Irak, Moğolistan ve KKTC pazarlarının sorumluluğunu da üstlenmiştir.

     

    Split Klima Üretim Hattı / Hendek Sakarya

    Daikin Türkiye Split Klima Üretim Hattı’nda üretilen klimalar, yüzde 100 yüksek basınç, fonksiyon, performans, elektrik güvenlik ve ses testlerinden geçmektedir. Üretimdeki test proseslerinden kullanılan robot uygulamaları ve özellikle kritik noktalardaki bakır boru birleşim kaynak işlemlerinde kullanılan kaynak robotları ile el değmeden üretim gerçekleştirilmektedir.

    Klima Santrali Üretim Hattı / Hendek Sakarya

    Türkiye’nin en modern klima santrali üretim hattına sahip olan üretim tesisinde Ar-Ge çalışmalarına gösterilen önemle konfor ve hijyenik tip klima santralleri, hijyenik paket tip klima santrali, hücreli aspiratör, havuz nem alma santrali, mutfak aspiratörü, sığınak havalandırma cihazı ve ısı geri kazanım cihazı üretimi gerçekleşmektedir. Yurt içinde, yurt dışında çok sayıda prestijli otel, hastane, ilaç fabrikası, AVM, kongre merkezi ve ofis projesinde merkezi havalandırma sistemlerimiz tercih edilmektedir.

    Fancoil Üretim Hattı / Hendek Sakarya

    2009 yılında başlayan tasarım ve belgelendirme faaliyetleri sonunda, Hendek Sakarya’da bulunan üretim tesisinde üretilen fancoil cihazlar,düşük ses seviyesi ve yüksek verimleriyle yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda otel ve iş merkezinde tercih edilmektedir. Daikin Türkiye, Sakarya Hendek Üretim Tesisi’nde tüm fancoil ürün gamını üretmekte olup, Daikin Grubu içerisinde bu ürün grubunun Avrupa’daki tek üreticisi konumundadır.

    Kombi Üretim Hattı / Hendek Sakarya

    Ar-Ge çalışmalarına gösterilen önemle üretim yapan fabrikada uzman ekip tarafından tasarlanmış kombilerimiz, sektörün en kaliteli bileşenleri kullanılarak, yüzde 100 güvenlik, fonksiyon, sızdırmazlık ve basınç dayanımı testlerinden geçerek, robotlar ile yapılan yüzde 100 görsel kontrol sistemleri ile üretilmektedir. CE belgelendirmeleri, Avrupa’nın akredite laboratuvarları tarafından yapılmaktadır.

     

    VRV Üretim Hattı/ Hendek Sakarya

    2022 yılında faaliyete geçen VRV Üretim Hattı, Belçika’dan sonra bu alanda üretim yapan Daikin global üretim tesisleri içinde Avrupa’nın ikinci büyük VRV üreticisidir. Japon teknolojisiyle üretilen VRV dış üniteler, iklimlendirme sistemlerinde en yüksek sezonsal verimliliğe sahip olan ürünler olarak kabul görmektedir. VRV dış ünite üretim hattında, atık baca gazlarını ısıtma için yeniden kullanan çevreci ve son teknoloji boya tesisi için yatırım yapılmıştır. Otomatik transfer sistemleri ile minimum insan gücü kullanılarak yüksek ürün kalitesi ve U-şekil üretim akış tasarımı ile yüksek üretkenlik sağlanmıştır. Maksimum ürün güvenilirliği için proseslerde hata önleme sistemleri ve otomatik test prosesleri entegre olarak kurgulanmıştır. Üretimde MES (üretim yönetim sistemi) kullanımı ile maksimum izlenebilirlik sağlanmıştır. Üretim hattında Daikin Japonya Üretim Mühendisliği tarafından tasarlanan 4m model modül konveyörler kullanılmıştır. Dünya genelinde üretim yapan fabrikaların standardizasyonu için tasarlanan bu model, Daikin Türkiye fabrikasında da kurulmuştur. Bu tasarım ile hem ilk yatırım hem de bakım maliyetleri iyileştirilmiştir. Alüminyum profiller kullanılarak ağırlık azaltılmıştır.

     

    DAIKIN AVRUPA HAKKINDA

    Daikin Europe N.V., Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da ısıtma, soğutma, havalandırma, hava temizleme ve endüstriyel soğutma (HVAC-R) teknolojisinin lider bir üreticisidir. Daikin konut, ticari ve endüstriyel amaçlar için geniş bir ekipman portföyü ve bakım hizmetlerinin yanı sıra anahtar teslim çözümler tasarlar, üretir ve müşterilerine sunar. Daikin Europe N.V. 59‘dan fazla iş ortaklığında 13 bin 800’ün üzerinde çalışana sahiptir. Belçika, Çek Cumhuriyeti, Almanya, İtalya, İspanya, Avusturya, Birleşik Krallık, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan Krallığı’nda bulunan 16 üretim tesisi bulunmaktadır. Genel merkezi 50 yılı aşkın bir süredir Ostend’de (Belçika) bulunan Daikin Europe N.V. grubu, küresel Daikin Industries grubunun bir yan kuruluşudur.

     

    DAIKIN JAPONYA HAKKINDA

    Japonya’nın Osaka şehrinde 1924 yılında kurulan, 101 yıllık geçmişe sahip Daikin Industries (DIL), 104 binden fazla çalışanıyla ısı pompası, iklimlendirme ve hava filtreleme teknolojisinde dünya çapında bir liderdir. Bugün 170’den fazla ülkede faaliyet gösteren şirket, ısıtma, havalandırma, iklimlendirme ve soğutma ekipmanlarının yanı sıra kompresör ve soğutucu akışkanları da kendi bünyesinde geliştiren ve üreten dünyadaki tek üreticidir. Konut, ticari ve endüstriyel iklimlendirme uygulamaları için müşterilerinin değişen ihtiyaçlarını gözeten Daikin, tüm dünyada ürün geliştirme alanındaki öncü yaklaşımları ve entegre çözümlerinin rakipsiz kalitesi ve kullanışlılığı ile tanınmaktadır.  Daikin, teknoloji araştırmaları ve fikri mülkiyet patentlerindeki liderliğiyle tanınan Clarivate (İngiltere) ve LexisNexis (ABD) tarafından dünyanın en yenilikçi 100 şirketinden biri seçilmiştir. Daikin, 2024 mali yılı (1 Nisan 2024 – 31 Mart 2025) için 28,9 milyar Euro’luk rekor bir ciro sonucu bildirmiştir.

     

  • Eczacı Enes Uygun’dan stratejik vizyon: “Türkiye Kimyasallar Ajansı kurulmalı”

    Eczacı Enes Uygun’dan stratejik vizyon: “Türkiye Kimyasallar Ajansı kurulmalı”

     

     

     

    Türkiye kimya endüstrisinin altyapı ihtiyacı, mevzuat uyumu ve yerli üretim kapasitesi açısından çeşitli yapısal zorluklarla karşı karşıya kaldığına dikkat çeken Eczacı Enes Uygun, sektöre yönelik önerilerini paylaştı. Türkiye Kimyasallar Ajansı’nın kurulması fikrinin sektörel gelişimi hızlandırabilecek, düzenlemeler ile uygulama arasındaki koordinasyonu artırabilecek bir adım olabileceğini söyledi.

    İSTANBUL Türkiye İstatistik Kurumu’nun kamuoyuna açtığı verilere göre 2025’te ithal edilen kimyasal maddelerin %15,61’ini, tıpta ve eczacılıkta kullanılan ürünler oluşturuyor. 25 milyar dolar değerindeki söz konusu ithalat oranının önemli bir gider kalemi oluşturmasıyla birlikte dışa bağımlılığı azaltmanın yöntemlerini açıklayan Eczacı Enes Uygun, globaldeki inovatif gelişmelerin yakından takip edilmesi gerektiğine dikkat çekti. Eczacı, sektör dinamiklerini değerlendirirken, gelecek dönemdeki yeni tedavi yöntemleri ve ilaç geliştirme projelerine katkıda bulunmayı hedefliyor.

     

    “Türkiye Kimyasallar Ajansı kurulmalı”

     

    TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nde (MAM) Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı projelerde ilk basamak sentezinden son ürün aşamasına kadar geçen sürecin geliştirilmesi üzerine çalışmalar yapan Eczacı Enes Uygun, şu açıklamada bulundu: “Birçok laboratuvarda ve projede yer alma şansı buldum. Ülkemizin potansiyelinin yerli üretim altyapısının güçlenmesiyle daha iyi değerlendirilebileceğine inanıyorum. Öte yandan küresel kimya endüstrisinde yaşanan gelişmeleri, özellikle Avrupa Birliği’nin kimyasal maddelerin güvenli kullanımıyla ilgili olarak oluşturduğu REACH yönetmeliğini ve bunun yetkili düzenleyici otoritesi European Chemicals Agency’nin (ECHA) organizasyon yapısını incelediğimizde, ülkemizdeki mevzuat yapısının bazı yönlerden güncellenmeye ve uygulamada desteklenmeye ihtiyaç duyduğu görülüyor.”

     

    “Ulaşım, enerji ve hammadde kaynaklarına yakın özel ihtisas bölgelerinin oluşturulmalı”

     

    Türkiye Kimyasallar Ajansı’nın kurulması gerektiğine inanan Eczacı, bunun sektörel gelişimi hızlandırabilecek, düzenlemeler ile uygulama arasındaki koordinasyonu artırabilecek bir adım olabileceğini söyleyerek, “Kimya endüstrisi, doğası gereği altyapıya duyarlı ve uzun vadeli planlama gerektiren bir alan. Bu nedenle, sektör yatırımlarının planlı şekilde gelişebilmesi için ulaşım, enerji ve hammadde kaynaklarına yakın özel ihtisas bölgelerinin oluşturulması, verimlilik açısından önemli bir basamağı oluşturuyor. Böylesi bölgelerin, kümelenme stratejileriyle belirli ürün gruplarında entegre bir yapı kazanması; üretimde hız, maliyet ve kalite açısından rekabet avantajı yaratabilir” açıklamasını yaptı.

     

    Eczacılık alanındaki çalışmalarının İstanbul, Kadıköy’de devam eden ve çeşitli alanlarda çalıştıktan sonra, şu an halk sağlığına yönelik projelere odaklanan Eczacı Enes Uygun, “AB mevzuatına uyum çalışmaları ülkemizde titizlikle sürdürülüyor. Bu sürecin sektör üzerinde olumlu etkiler doğurabilmesi için, uygulamalara geçiş aşamasında gerekli altyapı desteğinin sağlanması önem arz ediyor. Özellikle de gelişmekte olan bölgelerdeki yatırımların, sosyal altyapı ile desteklenmesi, bu bölgelerde nitelikli işgücünün istihdamını kolaylaştırabilir” dedi.

     

    “Piyasa gözetimi ve denetim mekanizmalarının etkinliği önemli rol oynuyor”

     

    Laboratuvar ve üretim alanlarında görev alan tüm çalışanlar için zorunlu olan, ürün ve veri güvenilirliğini sağlamak amacıyla yürütülen İyi Üretim Uygulamaları (GMP) ve İyi Laboratuvar Uygulamaları (GLP) kapsamındaki teorik ve uygulamalı eğitimi başarıyla tamamlayan Eczacı Enes Uygun, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Piyasa gözetimi ve denetim mekanizmalarının etkinliği, sektörde kalite güvencesi ve güvenli ürün arzı açısından kritik rol oynuyor. Bu konuda atılacak güçlendirici adımlar, hem rekabet ortamını adil kılabilir hem de insan sağlığı ve çevre güvenliğine katkı bulunabilir. Tüm bu gözlemler ışığında, Türkiye Kimyasallar Ajansı gibi bir yapının hayata geçirilmesi, sektörün koordinasyonunu sağlayabilir ve gelişimini destekleyerek geleceğe yönelik daha sağlam temeller oluşturabilir.”

  • Tırnaklarımız güvende mi? Momo Professional, TPO yasağının perde arkasındaki nedenlerini açıkladı

    Tırnaklarımız güvende mi? Momo Professional, TPO yasağının perde arkasındaki nedenlerini açıkladı

     

     

    Avrupa Birliği’nden gelen TPO yasağı, jel ojelerin geleceğini baştan yazıyor. Tırnaklarımızın sağlığını doğrudan ilgilendiren bu kritik değişim, güzellik sektörünü dönüşümün eşiğine getiriyor.

    Jel ojelerin pırıltılı dünyasına hoş geldiniz! Parlak bitişleri, uzun ömürlü kalıcılıkları ve sayısız renk seçeneğiyle vazgeçilmezimiz oldular, değil mi? Ancak tırnak sanatının bu gözde ürünleri için Avrupa Birliği’nden gelen yeni bir düzenleme, güzellik dünyasında büyük bir dönüşümün fitilini ateşledi. Sektör, yeni bir dönemin eşiğinde ve bu değişim tırnaklarımıza sürdüğümüz ojelerin formülasyonlarına kadar uzanıyor.

     

    TPO’ya veda: Neden ve nasıl?

    1 Eylül itibarıyla, Avrupa Birliği’nde jel ojelerin Ultraviyole (UV) ışığıyla sertleşmesini sağlayan ve “fotobaşlatıcı” olarak bilinen TPO (Trimetilbenzoil Difenilfosfin Oksit) maddesinin kullanımı yasaklandı. Neden mi? İnsan sağlığı üzerinde potansiyel riskler taşıdığına dair endişeler! Avrupa Komisyonu’nun 12 Mayıs’ta aldığı bu karar, “ihtiyati tedbir yaklaşımıyla” hızla yürürlüğe girdi.

    Bu düzenleme, özellikle güzellik merkezlerinde popüler olan kalıcı ve jel oje uygulamalarını doğrudan etkiliyor. Müşteriler “Artık jel oje yaptıramayacak mıyız?” diye sorarken, uygulayıcılar “Hangi alternatifleri kullanacağız?” sorusuyla karşı karşıya kalıyor. AB ise bu hamlenin temel amacının, kozmetik ürünlerinde daha güvenli içeriklerin kullanımını teşvik etmek olduğunu vurguluyor. Sağlık ve güzellik arasındaki denge, yeniden kuruluyor.

     

    Türkiye’den öncü bir hamle: Momo Professional farkı

    Peki, bu küresel değişim rüzgarı Türkiye’yi nasıl etkiliyor? Türkiye’de henüz TPO yasağı yürürlüğe girmeden bile sektörün öncü isimleri adımlarını attı!  Momo Professional Kurucusu Liudmyla Zırh, bu dönüşümün ön saflarında yer aldıklarını açıklıyor:

     

    “Güzellik sektöründe her zaman daha sağlıklı ve güvenli çözümler geliştirmeyi öncelikli hedefimiz olarak kabul ediyoruz. Türkiye’de henüz yasaklanmamış olmasına rağmen, Avrupa Birliği Komisyonu’nun 12 Mayıs’taki duyurusunu da dikkate alarak TPO’suz içerik çalışmalarına başlamıştık.” Bu açıklama, hem sektördeki sorumluluk bilincini hem de geleceğe yönelik vizyonunu ortaya koyuyor. Momo Professional gibi markalar, yasal zorunluluklar gelmeden çok önce, tüketicilerinin sağlığını merkeze alarak proaktif davranıyor.

    “Kalıcı güzellik, ancak güvenlik ve sağlıkla birlikte anlam kazanıyor”

     

    Bu yasak, jel oje devrinin sonu anlamına gelmiyor; aksine, daha yenilikçi ve güvenli formüllerin kapısını aralıyor. Sektör, TPO içermeyen, ancak aynı kalıcılık ve parlaklığı sunan yeni nesil fotobaşlatıcılar veya farklı kimyasal yaklaşımlar üzerinde yoğunlaşıyor. Momo Professional Kurucusu Liudmyla Zırh,

     

    “İnsan sağlığını merkezine alan içerikler geliştirmeye devam ederken, kalıcı ojelerimiz başta olmak üzere ürünlerimizi TPO’suz formülle üretmeye başladık. Çünkü bizim için kalıcı güzellik, ancak güvenlik ve sağlıkla birlikte anlam kazanıyor. Bizim için en değerli şey, kadınların kendilerini güzel ve aynı zamanda güvende hissetmeleri. O yüzden başta ojelerimiz olmak üzere, tüm ürünlerimiz artık sadece uzun süre kalıcılık odağıyla sınırlı kalmıyor. TPO’suz ve sağlığınızı koruyan formüllerle hazırlanıyor. Sektörün ihtiyaçlarını ve taleplerini karşılamak için uzun süre önce kurduğumuz Ar-Ge birimimizde kesintisiz şekilde çalışmaya devam ediyoruz. Bugün ise kullanıcılarımıza tamamen güvenli, TPO’suz ve yüksek performanslı ürünler sunabiliyoruz.”

  • ACA, iki kez üst üste aldığı “Türkiye 100” ödülü ile 4 yıllık büyüme yolculuğunu taçlandırdı

    ACA, iki kez üst üste aldığı “Türkiye 100” ödülü ile 4 yıllık büyüme yolculuğunu taçlandırdı

     

     

    ACA Teknik İnşaat, TOBB tarafından düzenlenen Türkiye 100” yarışmasında üst üste ikinci kez Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi arasında yer aldı. Böylece iki dönemi kapsayan dört yıllık istikrarlı büyümesini taçlandıran şirket, ödülünü 22 Eylülde Ankara’da yapılan törende Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz ve TOBB Başkanı Sayın M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun elinden aldı.

     

    Mühendislik, tedarik ve yapım (EPC) alanındaki öncü şirketlerden ACA Teknik İnşaat, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından düzenlenen “Türkiye 100” yarışmasında üst üste ikinci kez Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi arasında yer aldı. Son iki dönemi kapsayan dört yıllık istikrarlı büyümesini bu prestijli ödülle taçlandıran şirket, ödülünü 22 Eylül’de Ankara’da düzenlenen törende Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz ve TOBB Başkanı Sayın M. Rifat Hisarcıklıoğlu’ndan aldı.

    “Bu başarı yüksek mühendislik ve teknolojiye olan inancımızın yansıması”

    ACA Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Acaroğulları, “TOBB Türkiye 100 listesinde üst üste ikinci kez yer almak ve Balıkesir’den de bu gurura ortak olmak bizim için çok kıymetli. Bu başarı yüksek mühendislik, veri merkezli yönetim ve teknolojiye olan inancımızın yansıması. Ödülümüzü bize güvenen müşterilerimize, iş ortaklarımıza ve bu başarıya imza atan tüm ACA Ailesi adına kabul ediyoruz” dedi.

    Balıkesir’den listeye girerek bölgesel gücünü bir kez daha kanıtlayan ACA Teknik İnşaat, kökleri 1960’lı yıllara dayanan mirasını yenilikçi bir vizyonla yeniden yapılandırıyor. Geleneksel inşaat müteahhitliğinin ötesine geçerek, kendini bir ileri mühendislik ve EPC (Mühendislik, Tedarik, İnşaat) şirketi olarak konumlandırıyor. ACA Şirketler Topluluğu’nun Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Acaroğulları, şirketlerinin büyüme hikayesini “veri merkezli yönetim” vizyonuyla güçlendirdiklerini ifade ediyor.

    Başarının temelinde, yüksek projelere odaklanma vizyonu yatıyor

    ACA Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Acaroğulları: “TOBB Türkiye 100 ödülü, bizim için sadece geçmiş başarıların kanıtı değil, aynı zamanda uluslararası büyüme hedeflerimiz için de bir referans noktası. Gelecekte Dubai Silicon Oasis’teki teknoloji platformu stüdyosu aracılığıyla Körfez İşbirliği Konseyi (GCC) ve Avrupa pazarlarına açılmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullanarak, başarılarının lokomotifi olan unsurları da paylaştı.

    “ACA Teknik İnşaat’ın başarısının temelinde, stratejik ve katma değeri yüksek projelere odaklanma vizyonu yatıyor. Mühimmat üretim tesisleri, radar kuleleri, patlayıcı depolama alanları ve kritik güvenlik altyapıları gibi hassas mühendislik gerektiren projelerde yüksek standartlarda hizmet sunuyoruz. Son iki yılda gerçekleştirdiğimiz önemli projelerle EPC yetkinliğimizi ortaya koyuyoruz. Bu projeler arasında yenilenebilir enerji alanında Enerjisa Üretim’in Rüzgar Enerjisi Santralları (RES) için imzaladığımız üç yeni sözleşme de yer alıyor. Kastamonu Entegre için geri dönüşüm tesisi, BEST Trafo için yeni Ar-Ge laboratuvarı ve montaj tesisi, savunma sanayi alanında Kıbrıs’ta ASELSAN projesini de önemli projelerimiz arasında sayabilirim.”

    Projelerini sadece fiziksel yapılar olarak değil, dijital ve sürdürülebilir ekosistemler olarak ele aldıklarını söyleyen Ahmet Acaroğulları, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Kendi bünyemizde geliştirdiğimiz teknolojik ürünler arasında SaaS tabanlı çözümler, akıllı süreç yönetim sistemleri, kurumsal kaynak planlama (ERP) çözümleri, dijital ikiz ve nesnelerin interneti (IoT) platformları yer alıyor. Bu teknolojik entegrasyon, operasyonel verimliliği en üst seviyeye çıkarırken; çevre dostu malzemeler ve enerji verimli tasarımlar kullanarak sürdürülebilirlik hedeflerine de katkıda bulunuyor.”

     

     

     

  • Beşiktaş’ta Güvenilir Hukuk Hizmeti

    Beşiktaş’ta Güvenilir Hukuk Hizmeti

    Alfa Hukuk Bürosu, Beşiktaş Avukat ihtiyacınızda yanınızda olan, deneyimli ve çözüm odaklı bir hukuk danışmanlığı sunmaktadır. İstanbul’un merkezi noktalarından birinde konumlanan büro, bireylerin ve kurumların hukuki süreçlerini en doğru ve güvenli şekilde yönetmelerine yardımcı olmaktadır. Av. Mehmet Genç önderliğinde yürütülen çalışmalar, müvekkillerin haklarını korumayı ve adil çözümler üretmeyi amaçlamaktadır.

    Aile Hukuku Alanında Profesyonel Destek

    Hayatın en hassas süreçlerinden biri olan boşanma, velayet veya mal paylaşımı gibi konularda Aile Hukuku alanında uzman avukatlar müvekkillerine yol göstermektedir. Alfa Hukuk Bürosu, her davayı titizlikle değerlendirir ve kişiye özel stratejiler geliştirir. Bu sayede aile hukukunda yaşanabilecek olumsuz süreçler minimuma indirilir ve haklar güvence altına alınır.

    Banka Borçlarıyla İlgili Çözümler

    Finansal sorunlar herkesin başına gelebilir. Alfa Hukuk Bürosu Banka Borcu ve alacak verecek konularında müvekkillerine profesyonel danışmanlık sunar. Borçların yapılandırılması, tahsilat süreçlerinin yönetimi ve anlaşmazlıkların çözümü konularında etkin adımlar atarak, ekonomik açıdan zorluk yaşayan kişilerin yanında olur.

    İcra Sürecinde Yanınızda

    Alfa Hukuk Bürosu İcra Süreci yönetiminde deneyimli ekibiyle müvekkillerine güven verir. İcra takibi, itiraz ve uzlaşma yolları konusunda doğru adımlar atarak hem alacaklıların hem de borçluların haklarının korunmasını sağlar. Her adımda hukuki güvence sunmak, büromuzun önceliğidir.

    Alfa Hukuk Bürosu ile hukuki süreçlerinizi profesyonel bir ekibe emanet ederek, haklarınızı en etkin şekilde savunabilirsiniz. Daha fazla bilgi ve randevu için Alfa Hukuk Bürosu adresini ziyaret edebilirsiniz.

     

  • İstanbul’a Yakın, Doğaya Daha Yakın Yaşam: Remley’den Sapanca ve Serdivan’da Yeni Projeler

    İstanbul’a Yakın, Doğaya Daha Yakın Yaşam: Remley’den Sapanca ve Serdivan’da Yeni Projeler

     

    Modern mimariyi doğa ile buluşturan Remley Grup, Sapanca ve Serdivan’da hayata geçirdiği konut projeleriyle hem yaşam hem de yatırım açısından ayrıcalıklı fırsatlar sunuyor.

    İstanbul’a yalnızca 1 saat mesafede bulunan Sapanca ve Serdivan, ulaşım kolaylığı, doğal güzellikleri ve planlı gelişimiyle son yıllarda Marmara Bölgesi’nin en çok tercih edilen yaşam alanları arasında yer alıyor. Serdivan, hızla artan konut ve ticari yatırımlarıyla öne çıkarken; Sapanca, göl ve orman manzaralarıyla huzurlu bir yaşamın kapılarını aralıyor.

    Remley Grup, 16 yıllık tecrübesi, seçkin mimarlarla yaptığı iş birlikleri ve yüksek kaliteli malzeme anlayışıyla geliştirdiği projelerde; geniş balkonlar, doğal ışıkla bütünleşen ferah yaşam alanları, peyzajla uyumlu sosyal alanlar ve dört mevsim kullanılabilen açık–kapalı bölümler sunuyor. Aile odaklı yaşam konseptiyle tasarlanan projeler, güvenli sosyal yapısı ve komşuluk bağlarını güçlendiren ortak alanlarıyla farklılaşıyor.

    Enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik ilkeleriyle öne çıkan Remley projeleri, uzun ömürlü çözümleriyle yatırımcılar için de yüksek potansiyel taşıyor. Bölgede artan konut talebi ve ulaşım yatırımlarının etkisiyle gayrimenkul piyasasının önümüzdeki yıllarda daha da değer kazanması bekleniyor.

    Remley Grup’un satışta olan konut projeleri, hem aileler için modern ve güvenli bir yaşam hem de yatırımcılar için güçlü bir gelecek vadeden fırsatlar sunuyor.

     

    Remley’in satışı devam eden konut projelerini incelemek için tıklayınız.

    https://www.remleygrup.com/projeler

     

     

     

  • 0G Labs, merkeziyetsiz yapay zekayı desteklemek için yüzü aşkın ortağıyla Aristotle Ana Ağı’nı hayata geçirdi

    0G Labs, merkeziyetsiz yapay zekayı desteklemek için yüzü aşkın ortağıyla Aristotle Ana Ağı’nı hayata geçirdi

     

     

    0G Labs, merkeziyetsiz yapay zeka protokolü için geliştirdiği Aristotle Ana Ağı’nı yüzden fazla küresel ortakla birlikte devreye aldı. İki yatırım turunda 35 milyon dolar alan, ayrıca 30 milyon dolar fon toplayan şirket, yapay zekayı merkezi otoritelerden bağımsız hale getirmeyi ve herkese açık bir dijital altyapı sunmayı hedefliyor.

     

    İSTANBUL İlk merkeziyetsiz yapay zeka protokolü 0G Labs, düzenlediği Token Oluşturma Etkinliği (Token Generation Event | TGE) ile ana ağı Aristotle’nin resmi lansmanını yaptı. Yapay zekayı “kamu malı” haline getirme misyonunda önemli bir adımı temsil eden lansmanda; Chainlink, Google Cloud, Alibaba Cloud, Coinbase Wallet, Binance Wallet, MetaMask, Ankr, Ledger, Fireblocks ve Figment gibi yüzden fazla ekosistem ortağı yer aldı.

    Merkeziyetsiz depolama, işlem gücü ve veri erişilebilirliğini birleştirerek yeni nesil yapay zekaya özgü uygulamaları destekleyen 0G Labs’in CEO’su ve Kurucu Ortağı Michael Heinrich, şunları söyledi:

    “0G’deki misyonumuz, yapay zekayı kamusal bir ürün haline getirmek. Bu da hem jeopolitik hem de teknolojik engelleri ortadan kaldırmayı gerektiriyor. Lansmanımız bu yolculukta önemli bir dönüm noktası oldu. İlk günden bu yana yanımızda olan yüzün üzerindeki ortağımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Hep birlikte, yapay zekanın büyük teknoloji şirketlerinin duvarlarının arkasına hapsolmadığı; herkesin erişebileceği bir kaynağa dönüştüğü ilk yapay zeka zincirini, tamamen modüler merkeziyetsiz bir işletim sistemiyle inşa ediyoruz.”

    Bu lansmanla birlikte 0G token resmen piyasaya sürülürken, Testnet V3 Galileo üzerinde gerçekleştirilen kapsamlı denemelerin ardından ağ da tam anlamıyla kullanıma açıldı. Aristotle Ana Ağı, hedeflenen işlem hızı (TPS) ve blok onay süresi gibi performans kriterlerini aşarak, yapay zeka odaklı uygulamaların yüksek ölçeklerde sorunsuz çalışabilmesi için sağlam bir altyapı sunuyor.

    Yapay zekanın demokratikleşmesi yolunda büyük bir adım”

    Michael Heinrich, “Merkeziyetsiz yapay zeka protokolünün geliştirilmesini desteklemek amacıyla iki sermaye turunda 35 milyon dolarlık fon sağladık. Ayrıca 0G Foundation olarak, bu yılın başlarında yapay zeka düğümü (AI node) ve token abonelikleri üzerinden 30 milyon dolarlık ek kaynak yarattık. Bu rakamlar, ekosistemin merkeziyetsiz yapay zeka altyapısına olan güçlü inancını ve ilgisini açıkça ortaya koyuyor. Aristotle Ana Ağı’nın devreye alınmasıyla birlikte yeni bir döneme giriyoruz. Hedefimiz merkeziyetsiz depolama, işlem gücü ve veri erişilebilirliğini tek bir modüler Katman 1 mimarisinde birleştirmek. Böylece ölçeklenebilir yapay zeka odaklı, özel olarak tasarlanmış, açık ve durdurulamaz bir yapay zeka ekonomisi yaratma vizyonumuzu hayata geçireceğiz. Bu sadece teknolojik bir atılım değil; aynı zamanda yapay zekanın demokratikleşmesi yolunda büyük bir adım.”

    0G’nin lansmanıyla bir araya gelen yüzden fazla ortağı, bulut servisleri, saklama çözümleri, dijital cüzdanlar, DeFi protokolleri ve altyapı sağlayıcıları gibi alanlarda hem  küresel liderler hem de Web3 dünyasının en yenilikçi ekiplerini bir çatı altında topluyor. 0G ağı, halihazırda dünyanın önde gelen blokzincirlerini güvence altına alan ve destekleyen oracle sistemleri, işlem gücü (compute) sağlayıcıları ve cüzdan altyapılarıyla birlikte hayata geçiriliyor. Bu temel yapı taşlarının ötesinde, çok sayıda doğrulayıcı, DeFi protokolü ve geliştirici platform bulunuyor. Ayrıca İndeksleme, SDK’lar, RPC altyapıları ve güvenlik hizmetleri de daha ilk günden itibaren üretim ölçeğindeki uygulamaları destekleyecek şekilde tam kapasiteyle çalışıyor.

  • Sağlık ve turizm sektörleri, müşteri deneyiminin geleceği için AloTech Zirvesi’nde buluştu

    Sağlık ve turizm sektörleri, müşteri deneyiminin geleceği için AloTech Zirvesi’nde buluştu

     


    AloTechin düzenlediği zirve; sağlık ve turizm sektörlerinde yapay zekanın çağrı merkezi operasyonlarına, hasta ve misafir deneyimine etkilerini ve geleceğin hibrit çözümlerini masaya yatırdı.

    Türkiye’nin lider bulut tabanlı çağrı merkezi platformu AloTech, 16 Eylül’de sağlık ve turizm sektörlerinde yapay zekanın müşteri deneyimine etkilerini ele alan bir zirve düzenledi. Feriye’de gerçekleşen Sağlık ve Turizm Sektörlerinde Yapay Zeka ile Çağrı Merkezi Dönüşümü” başlıklı etkinlik, 60’tan fazla firmadan 130’un üzerinde profesyoneli bir araya getirdi.

    AloTech Kurucu Ortağı ve CEO’su Cenk Soyak, açılış konuşmasında şirketin uluslararası büyümesini anlatarak “Turizm ve sağlıkta yapay zeka ile ülkemizin teknoloji ihracatına katkı sağlamayı görev görüyoruz” dedi. Kurucu Ortak ve CTO İdris Avcı ise “Yapay zekayı insanı güçlendiren bir araç olarak konumlandırıyoruz. Empati insanda kalacak, teknoloji verimliliği artıracak” sözleriyle yaklaşımı özetledi.

    AloTech Ürün Genel Müdür Yardımcısı Halil Uzundal ve Kıdemli Ürün Direktörü Selçuk Gönem, AI Connector, Click2Connect, WhatsApp Business Ses Kanalı, müşteri geçmişi özetleme, CX Insight ve Yapay Zeka Destekli Kalite Yönetimi gibi çözümleri canlı demolarla tanıttı. Katılımcılar, bu çözümlerin çağrı merkezi operasyonlarını hızlandırarak müşteri etkileşimlerini daha kişiselleştirilmiş ve verimli hâle getirdiğini deneyimledi; sunumun ardından yapılan soru-cevap oturumu da yoğun ilgi gördü.

    Turizm Paneli, AloTech Türkiye Satış Başkanı Deniz Babucoğlu moderatörlüğünde gerçekleşti. Wingie Enuygun Müşteri Etkileşim Direktörü Seda Suvat Özdemir), AloTech’in gerçek zamanlı çeviri özelliğini uluslararası aramaların %20’sinde kullandıklarını ve yapay zekâ destekli temsilcilerin çağrıların %40’a yakınını çözdüğünü paylaştı. Protel Satış Direktörü Fatih Tenel ise stres seviyesine göre çağrı önceliklendirme ve chatbotların anlık memnuniyetsizlik tespitindeki rolünü vurguladı.

    Sağlık Paneli ise Client Company Kurucusu Birkan Babakol moderatörlüğünde yapıldı. Amerikan Hastanesi Kıdemli Çağrı Merkezi Müdürü Arınç Oğuz ,Veni Vidi Göz İş Geliştirme Müdürü Melih Yiğit ve DR. CINIK Hastanesi Satış ve Müşteri Hizmetleri Süpervizörü Emre Erdemir  yapay zekayı kalite kontrol, duygu analizi ve operasyon sonrası takipte kullandıklarını belirtti. Ortak görüş: randevu gibi rutin işlerin sanal asistanlara devredileceği, ancak güven ve empati gerektiren iletişimin insanda kalacağı yönünde oldu.

    Kapanışta Cenk Soyak ve İdris Avcı, geleceğin müşteri deneyimini “Yapay zeka tekrarlayan işleri üstlenecek, insan ise empati ve problem çözmeye odaklanacak” sözleriyle tanımladı.

     

    Bu zirve, yapay zekanın sağlık ve turizmdeki dönüştürücü etkisini ve insan-teknoloji iş birliğinin önemini ortaya koydu. AloTech, öncü rolüyle Türkiye’nin teknoloji ihracatına katkı sağlamaya devam edecek.

    AloTech Hakkında
    2012 yılında kurulan AloTech, işletmelere bulut tabanlı çağrı merkezi çözümleri sunan yenilikçi bir teknoloji şirketidir. Geliştirdiği yapay zeka destekli çözümlerle müşteri deneyimini iyileştirmeyi ve operasyonel verimliliği arttırmayı hedeflemektedir. 63 ülkede geniş bir müşteri portföyüne sahip olan AloTech, Türkiye’nin önde gelen bulut tabanlı çağrı merkezi platformu olarak sektördeki dönüşüme liderlik etmektedir.

  • Amerika’dan yükselen bir ses: Dilek Yıldız’ın yeni kitabı “Bir Dilek Değil Gerçekten İstemekmiş” raflarda!

    Amerika’dan yükselen bir ses: Dilek Yıldız’ın yeni kitabı “Bir Dilek Değil Gerçekten İstemekmiş” raflarda!

    Texas’ta yaşayan eğitimci, iletişimci ve yazar Dilek Yıldız, uzun yılların birikimini, içsel yolculuğundan ve hayata dair gözlemlerinden süzülmüş deneyimlerini kaleme aldığı kitabıyla Türkiye’deki okurlarla buluşturdu. “Bir Dilek Değil Gerçekten İstemekmiş”, yalnızca bir kitap değil; aynı zamanda bir yaşam rehberi, umut ve ilham dolu bir yolculuğun satırlara dökülmüş hali.

    Yıldız, eğitim yönetimi alanında yüksek lisansını tamamlamış, uzun yıllardır medya, iletişim ve eğitim dünyasında önemli görevler üstlenmiş bir isim. Türkiye’de başlayan yolculuğunu, bir süredir yaşadığı Amerika’da farklı kültürlerle zenginleştiren yazar, tüm bu birikimlerini samimi ve derinlikli bir dille kaleme aldı.

    Hayallerin gücü ve sevginin dönüştürücü etkisi

    Kitap, hayallerin peşinden gitmenin, içsel güce inanmanın ve sevginin iyileştirici, dönüştürücü etkisinin altını çiziyor. Yıldız, satırlarında hayatın acıları ve mutluluklarının aslında birbirini tamamlayan bir bütün olduğunu hatırlatıyor. İnsan, bu bütünlüğün farkına vardığında; sevgi, iyilik ve dürüstlükle yeniden doğabileceğini keşfediyor.

    Okurlar, kitap boyunca yalnızca dilemekle değil, gerçekten istemekle mümkün olan mucizelerin kapısını aralayacak. Yıldız’ın kaleminden süzülen satırlar, bireyin kendi içsel gücüyle buluşmasını ve kırılmaların ardında gizli olan yeniden doğuş ihtimalini gösteriyor.

    Yazarın kaleminden umut dolu sözler

    Dilek Yıldız, kitabında yalnızca teorik bir anlatım sunmakla kalmıyor; yaşanmışlıklarından süzülen cümleleriyle okurlarına dokunuyor. Eserin ruhunu yansıtan şu satırlar, aynı zamanda kitabın özünü özetliyor:

    “İçimdeki her çöküş aslında bir dirilişin ilk adımıymış.
     Sevgi, en büyük iyileştiricidir.
     Sadece dilemek değil, gerçekten istemek gerek.

    Bu sözler, okurlar için güçlü bir hatırlatma niteliği taşıyor: İnsan, en karanlık anında bile yeniden doğma gücünü kendi içinde barındırıyor.

    Hem Türkiyede hem Amerikada okurlara sesleniyor

    Katy Texas’daki yaşamından aldığı ilhamla eserini evrensel bir dille kaleme alan Yıldız, kitabın İngilizce versiyonu “NOT JUST A WISH: The Power of Truly Wanting” ile Amazon Amerika’da dijital okurlarla buluştu. Şimdi ise basılı edisyon için çalışmalarını sürdürüyor. Bu adım, onun yalnızca Türkiye’deki değil, uluslararası okurlara da ulaşma vizyonunun güçlü bir göstergesi.

    Farklı kültürlerden edindiği gözlemler sayesinde kitabına evrensel bir derinlik kazandıran Yıldız, her okurun kendi yaşamından izler bulabileceği içten anlatımıyla, ilham ve umut arayan herkese sesleniyor.

    Okurlarla buluşma noktası

    Samimi üslubu ve derinlikli anlatımıyla dikkat çeken “Bir Dilek Değil Gerçekten İstemekmiş”, yalnızca bir edebi eser değil; aynı zamanda ruhu besleyen bir yol arkadaşı. Hayatın karmaşasında yönünü arayan, yeniden güçlenmek isteyen ve kalbine ilham katmayı dileyen okurlar için güçlü bir rehber niteliği taşıyor.

    Alaska yayınevi tarafından basılan bu eser, Türkiye’de Kitapyurdu ve seçkin kitapçılarda satışa sunuldu.