Blog

  • Son Araştırmalar, Köpek ve Kedi Sahiplerinin Sürdürülebilir Diyetlere Daha Açık Olduklarını Ortaya Koyuyor

    Son Araştırmalar, Köpek ve Kedi Sahiplerinin Sürdürülebilir Diyetlere Daha Açık Olduklarını Ortaya Koyuyor

    Yeni yayımlanan iki uluslararası araştırmaya göre, köpek ve kedi sahiplerinin sürdürülebilir evcil hayvan gıdalarına yönelik tutumlarını analiz ederek, bitki bazlı ve alternatif proteinlere dayalı beslenme seçeneklerinin artan potansiyelini gözler önüne seriyor.

    LONDRA, BİRLEŞİK KRALLIK / Animals dergisinde yayımlanan iki öncü çalışma, köpek ve kedi sahiplerinin daha sürdürülebilir evcil hayvan mamalarına yönelik algılarını derinlemesine inceledi. Jenny L. Mace, Alexander Bauer, Andrew Knight ve Billy Nichollesliderliğinde yürütülen araştırmalar, evcil hayvan sektöründe alternatif proteinler ve bitki bazlı beslenme modellerine dair yeni içgörüler ortaya koyuyor.

    1. Araştırma – Köpekler: Sürdürülebilir Köpek Diyetlerinin Tüketici Kabulü: 2.639 Köpek Sahibiyle Yapılan Anket”

    İlk çalışmada araştırma ekibi, dünya genelinde 2.639 köpek sahibiyle anket yaptı. Katılımcıların yaklaşık %84’ü len köpeklerini geleneksel veya çiğ et bazlı diyetlerle besliyordu. Ancak bu grubun %43’ü, buna rağmen en az bir tür daha sürdürülebilir köpek mamasını (örneğin vegan, vejetaryen veya creden üretilmiş et formülasyonları) değerlendirmeye açık olduklarını bildirdi.

    Alternatif seçenekler arasında en çok kabul gören, hücreden üretilmiş et bazlı köpek maması oldu (%24). Bu oran, vejetaryen (%17) ve vegan (%13) diyetlerin önünde yer aldı. Katılımcılara bu alternatiflerin tercih edilebilmesi için hangi özelliklerin önemli olduğu sorulduğunda, ilk sırayı besin değerinin yeterliliği (%85) ve evcil hayvan sağlığına olumlu etkiler (%83) aldı.

    2. Araştırma – Kediler: Sürdürülebilir Kedi Diyetlerinin Tüketici Kabulü: 1.380 Kedi Sahibiyle Yapılan Anket”

    İkinci çalışma, 1.380 kedi sahibinin yanıtlarını topladı. Katılımcıların %89u, kedilerini geleneksel veya çiğ et bazlı diyetlerle beslediklerini belirtti. Ancak bu grubun %51i, en az bir sürdürülebilir seçenek türünü kabul edilebilir buldu.

    En popüler alternatifler arasında creden üretilmiş et bazlı diyetler (%33) ilk sırada yer aldı, ardından vegan diyetler (%18) geldi. Tıpkı köpek sahiplerinde olduğu gibi, bu alternatiflerin tercih edilmesinde belirleyici özellikler evcil hayvan sağlığı üzerindeki olumlu etkiler (%83) ve besin değerinin yeterliliği (%80) olarak öne çıktı.

    Tüketiciler Arasındaki Farklılıklar

    Her iki çalışma da, kendisi et tüketimini azaltan veya kaçınan sahiplerin, evcil hayvanları için alternatif diyetlere çok daha açık olduklarını ortaya koydu. Yüksek eğitim seviyesine sahip kişiler de bu konuda daha istekliydi.
    Yaş ve bölgesel farklılıklar da görüldü: yaşlı tüketiciler ve Birleşik Krallıktaki sahipler, diğer Avrupa ülkeleri, Kuzey Amerika veya Okyanusyadaki katılımcılara kıyasla genellikle alternatiflere daha az açık olduklarını belirttiler ancak bu farklar çoğu durumda istatistiksel olarak anlamlı değildi.

    Bu Ne Anlama Geliyor

    Bu iki çalışma, geleneksel evcil hayvan maması üretiminin çevresel ve etik etkilerinin kamuoyunda giderek daha fazla fark edilmekte olduğu bir dönemde yayımlandı.
    Veterinerlik profesö ve araştırma ortak yazarı Andrew Knight, Son araştırmalar, köpek ve kedilerimizin birlikte yetiştirilen tüm çiftlik hayvanlarının önemli bir kısmını tükettiğini gösteriyor. Bitki bazlı içeriklere veya creden üretilmiş etlere dayalı evcil hayvan mamaları, çiftlik hayvanları ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri azaltarak evcil hayvan gıda sistemini dönüştürebilir.” şeklinde konuştu.

    Küresel çapta yüz milyonlarca köpek ve kedi bulunduğu düşünüldüğünde, bu evcil hayvanların yalnızca küçük bir yüzdesinin bile daha düşük çevresel etkiye sahip diyetlere geçmesi önemli kazanımlar sağlayabilir.

    Araştırmanın ortak yazarı Billy Nicholles, Bu bulgular, hızla büyüyen alternatif evcil hayvan maması endüstrisi için büyük önem taşıyor. Şirketlerin kanıta dayalı, hedefe yönelikiletişim stratejileriyle büyümelerini hızlandırmasına ve yeni müşteriler kazanmalarına yardımcı olabilir.” dedi.

    Sektör ve Veterinerlik Uygulamaları İçin Çıkarımlar

    Evcil hayvan maması üreten şirketler için mesaj açık: sürdürülebilir diyet serileri geliştirmek yalnızca üretim inovasyonu değil, aynı zamanda ven inşası meselesidir.
    Besin değerleri ve sağlık sonuçlarına dair net bilgiler, sahiplerin yeni ürünleri benimseme istekliliğinde belirleyici bir faktör olarak öne çıkıyor.

    Veteriner hekimler ve hayvan refahı kuruluşları için ise bu bulgular, bilgilendirici iletişimin önemini vurguluyor. Sahipler alternatiflere açık olabilir, ancak evcil hayvanlarının sağlık sonuçları konusunda belirsizlik yaşıyorlarsa, kanıta dayalı rehberlik bu geçişi kolaylaştırmada kilit rol oynayacaktır.

  • Depremle Mücadeleye Zeminden Başlanmalı…

    Depremle Mücadeleye Zeminden Başlanmalı…

    Tanyer Yapı Zemin Grubu Koordinatörü İnşaat Yüksek Mühendisi Batuhan Tozburun: “Depremle Mücadeleye Zeminden Başlamalıyız”.

    Son dönemde Balıkesir Sındırgı’da yaşanan depremlerin ardından açıklamalarda bulunan jeofizik uzmanları konut seçerken özellikle sağlam zemin konusunda dikkatli olunması gerektiğine dikkat çekiyor.

    Uzmanlar, İzmir’de özellikle Tire, Ödemiş, Torbalı, Bornova, Bayraklı, Menemen, İnciraltı, Bostanlı, Alaybey, Mavişehir ve Çiğli gibi sulak ve gevşek zeminli bölgelerde inşa edilen çok katlı binaların risk altında olduğunu vurguluyor.

    Tanyer Yapı Zemin Grubu Koordinatörü İnşaat Yüksek Mühendisi Batuhan Tozburun, birinci derecede deprem bölgesinde yer alan İzmir’de özellikle zemin sıvılaşması riski taşıyan bölgelerden ev alınırken bilinçli davranılması gerektiğini söyledi.

    PROJELERİN ÖMRÜ UZUYOR

    Sağlam binanın inşası için sağlam zemin gerektiğini belirten Tozburun, zemin çalışmalarınınprojenin ömrünü uzattığını ve bina değerini artırdığını dile getirdi.

    Tozburun sözlerini şöyle sürdürdü: “Deprem, ülkemizin en öncelikli sorunlarının başında geliyor. Zemin iyileştirmeleri binanın toplam maliyetinin yüzde 20 – 30’unu oluşturuyor. Eğer gerektiği şekilde yapılırsa geri kalan yüzde 70’lik kısmın maliyetini de korumuş oluyor. Milyonlarca liralık bir binanın zeminine gereken önem verilmezse o bina depreme ve diğer etkilere karşı daha dayanıksız oluyor. Zemin iyileştirme çalışmaları binaların ömrünü uzatıyor ve projeye değer katıyor”

    ZEMİN ÇALIŞMALARI ÖNEMLİ

    Depremle mücadeleye önce zeminden başlanması gerektiğinin altını çizen Batuhan Tozburun, “Bu nedenle profesyonel yapı firmaları zemin iyileştirme çalışmalarına özel önem gösteriyor. İzmir, birinci derecede deprem bölgesi üzerinde yer alan bir kent olarak risk altında. Olası bir depremde maddi ve manevi anlamda çok büyük kayıplar verebiliriz. Bu konuda vatandaşların bilinçlenmesi, yerel yönetim ve hükümet tarafından acil adımların atılması gerekiyor. Kentsel dönüşümle birlikte yaşlı ve depreme dayanıksız konut stoğunun bir an önce ada bazlı dönüştürülmesi yaşamsal önem taşıyor” diye konuştu.

    HER YIL İSTİKRARLI BÜYÜYOR

    Tanyer Yapı Zemin Grubu olarak, gerek iş hacmi gerekse de referans anlamında iyi bir seviyede olduklarını belirten Tozburun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bölgesel hizmet vermemize rağmen Türkiye’de zemin konusunda sektördeki ilk 5 firma arasında yerimizi aldık. Son 5 yılda beri her yıl ortalama yüzde 20 büyürken geçtiğimiz yıl bu büyüme oranı yüzde yüze ulaştı. Zemin mühendisliği ve temel çalışmaları alanında 200 kişiye yakın deneyimli bir ekip ve geniş bir makine parkına sahibiz. Jet grout, baret kazık ve diyafram duvar gibi farklı uygulamaları aynı anda yapabiliyoruz. Sektörde çok önemli deneyim ve referanslara da sahibiz. Ege Bölgesi’nden sonra İstanbul’da da hizmet vermeye başladık. Fakat sadece İzmir’de bile bu alanda gerçekleştirilecek çok iş var. İnsan kaynağı alanında da önemli yatırımlar yaptık. Hem teknik bilgisi, hem de deneyimi yüksek personele sahibiz. Firmalara bütüncül bir hizmet modeli sunuyoruz. Farklı hizmetleri tek elden anahtar teslim sunabiliyoruz. Hizmet kalitesi ve hız konusunda da avantaj sağlamış oluyoruz”

  • Protel Teknoloji Günlerinde, restoran teknolojileri konuşuldu

    Protel Teknoloji Günlerinde, restoran teknolojileri konuşuldu

    35 yılı aşkın süredir otel, restoran, kafe, bar, pastane ve plaj işletmeleri için teknolojik çözümler sunan Protel, teknoloji odaklı etkinlik serisinin yeni buluşmasında bu kez restoran teknolojilerine odaklanarak sektörün dijital dönüşümüne ışık tuttu.

    Yapay zeka destekli çözümlerden akıllı restoranlara, bulut tabanlı sistemlerden sürdürülebilir dijital altyapılara kadar geleceğin konuk ağırlama teknolojilerini sektöre tanıtmak ve deneyimleme imkânı sunmak amacıyla düzenlenen Protel Teknoloji Günleri etkinliğinin beşincisi, The Marmara Taksim’de gerçekleşti.

    Restoran teknolojilerinin geleceğine odaklanan etkinlikte yalnızca teknolojik yenilikler değil; sektörün bugünü ve geleceğine dair bütüncül bir perspektif de ele alındı. Dijitalleşme, yapay zekâ çözümleri ve sürdürülebilir dijital altyapıların yanı sıra gastronomi trendleri, işletme yönetimi ve müşteri deneyimi gibi konular tartışıldı. Üniversitelerden akademisyenler, danışmanlar, şefler, yöneticiler ve dünyanın lider teknoloji markalarından Oracle temsilcileri, gün boyunca sektörün geleceğine farklı açılardan katkı sundu.

    Etkinlik, Protel Kıdemli Marka ve Ürün Pazarlama Uzmanı Sevgi Didem Kan’ın açılış konuşmasıyla başladı. Ardından, Le Cordon Blue & Özyeğin Üniversitesi Operasyon Direktörü Defne Ertan Tüysüzoğlu, yeme içme sektörüne vizyoner bir bakış konuşmasını gerçekleştirdi. Protel Satış Direktörü Fatih Tenel ise “Protel ile Yarına İlham Veren Teknolojiler” başlıklı sunumunda, restoran işletmelerinin dijital dönüşüm yolculuğuna rehberlik eden yenilikleri paylaştı.

    Protel Kıdemli Marka ve Ürün Pazarlama Uzmanı Sevgi Didem Kan, açılış konuşmasında şunları söyledi: “Protel Teknoloji Günleri, sektörün sesini daha iyi duymak, beklentilerini anlamak ve hikâyelerimizi paylaşmak amacıyla doğdu. Bugün bu etkinlik, otelcilik ve yeme-içme sektörünün tüm paydaşlarını bir araya getiren güçlü bir buluşma noktasına dönüştü. Türkiye’nin gastronomi turizmi hızla büyüyor; yeme-içme harcamaları yılın ilk yarısında 5,43 milyar dolara ulaşarak toplam turizm gelirinin %21’ini oluşturdu. Biz de bu büyümenin bir parçası olarak, her ölçekteki işletmeyi teknolojiyle güçlendirmeye, onların misafirlerine unutulmaz deneyimler sunmalarına destek olmaya devam ediyoruz. Aynı zamanda, Protel kültürünün temeli olan sürekli öğrenme yaklaşımıyla sektöre nitelikli insan kaynağı kazandırmak için üniversiteler ve kurumlarla iş birliklerimizi sürdürüyoruz. Çünkü biliyoruz ki üretmenin, gelişmenin ve geleceğe ilham vermenin yolu eğitimden geçiyor. Protel Teknoloji Günleri de tam olarak bu anlayışın bir yansıması.”

    Fatih Tenel ise konuşmasında şunları dile getirdi: “Restoran sektörü bugün yalnızca lezzetle değil, teknolojiyle de fark yaratıyor. Protel olarak, dijitalleşmeyi restoran deneyiminin ayrılmaz bir parçası haline getiren çözümler geliştiriyoruz. Yapay zekâ, veri analitiği ve bulut teknolojileri sayesinde işletmelerin operasyonel verimliliğini artırırken, misafir deneyimini kişiselleştiriyoruz. Amacımız, sektördeki her işletmenin teknolojiyle büyüyebilmesini sağlamak.”

    Etkinlikte ayrıca Oracle Alliance & Channel ekibinden Charles Wager ve Jessy Werthle, “World-Class Restaurant Management With Oracle” başlıklı sunumlarıyla restoran yönetiminde küresel başarı örneklerini anlattı.

    Günün ilgiyle takip edilen oturumlarından biri de Bebek Balıkçı Şef ve Yöneticisi Zeynep Petek Dursun ve Doğuş Hospitality & Retail Group Kurumsal Çözümler ve Projeler Müdürü Doğan Hafif, Restoran Danışmanı & Girişimci Alper Yüceer’in katıldığı “Gastronominin Dünü, Bugünü ve Yarını” paneli oldu. Oturumun moderatörlüğünü Protel Restoran Satış Yönetmeni Oytun Toksözer üstlendi.

    Öğleden sonraki programda ise yapay zekâ tabanlı yeni nesil restoran çözümleri öne çıktı. Casa Lavanda ve HeyHotel Yönetici Ortağı Ekin Şen, HeyHotel Kurucu Ortağı Zülküf Emre Çüngüşlügil ve Check and Place Ürün Yöneticisi Fatih Güler, yapay zekâyla yeni nesil rezervasyon deneyimini anlattı. Ardından Saharobotics Kurucu Ortağı Murat Ayrancı, “Restoranların yeni nesil ekosistemi: HoReCa 4.0” sunumuyla katılımcılarla buluştu.

    Etkinlik, plaket töreniyle devam etti. Protel, bu yıl Oracle Customer Success Stories yarışmasına Gloria Jean’s Coffees için hayata geçirdiği dijital dönüşüm projesiyle katıldı ve finalist olmaya hak kazandı. Oracle ekosisteminde en başarılı müşteri hikâyeleri arasında gösterilen proje, Oracle çözümlerinin işletmelere yalnızca teknik değil, stratejik düzeyde de değer kattığını ortaya koydu.

  • Yapay Zeka Çözümü Çin Beyaz Yunuslarının Korunmasında Erken Başarı Gösterdi     

    Yapay Zeka Çözümü Çin Beyaz Yunuslarının Korunmasında Erken Başarı Gösterdi     

     

    XIAMEN, Çin, 13 Kasım 2025 — Huawei ve iş ortakları bugün, Çin’in Xiamen Körfezi’ndeki Çin beyaz yunuslarını incelemek ve korumak için tasarlanmış çığır açan yapay zeka destekli bir çözümün ön sonuçlarını açıkladı.

    Üç ay önce Huawei TECH4ALL girişimi kapsamında başlatılan projede şu ana kadar yapılanlar:

    • 2.820 görüntü ve videoya dayanarak 13 ayrı yunus tanımlandı.
    • 90’ın üzerinde bireysel tanımlama doğruluk oranı ve karmaşık davranışlar için %85 tanıma oranı elde etti.
    • Veri etiketleme verimliliği %400 oranında artırıldı.
    • Hız yapan veya koruma alanlarına izinsiz giren gemilere kolluk kuvvetlerinin müdahale süresi %65 oranında iyileştirildi.

    Huawei TECH4ALL Program Ofisi Direktörü Cui Yangyang, “Yapay zekanın sağladığı veri odaklı içgörüler, bu ikonik yunus türünün karşı karşıya olduğu tehditleri anlamak ve bunlara yanıt vermek ve vahşi doğada hayatta kalmalarını ve gelişmelerini sağlamak için korumacıların hedeflenen koruma önlemlerini formüle etmelerine yardımcı oluyor” dedi.

    Çin beyaz yunusları, IUCN Kırmızı Listesi’nde hassas olarak sınıflandırılan ve ulusal koruma altında olan bir türdür. Çin’deki yunus nüfusunun %51’ine ev sahipliği yapan Xiamen Körfezi’ndeki başlıca tehditler arasında gemicilik, balıkçılık ve kıyı mühendisliği projeleri yer almaktadır.

    Gürültü kirliliği, balıkçılık araçlarına dolanma ve habitat kaybı uzun vadede hayatta kalmalarını tehlikeye atmaktadır.

    Çin Doğal Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Üçüncü Oşinografi Enstitüsü ve China Mobile ortaklığındaki proje, sırt yüzgeçlerindeki benzersiz işaretlere dayanarak hayvanları tek tek tanımlayabilen bir özellik tanıma sistemi içeriyor.

    Çin Doğal Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Üçüncü Oşinografi Enstitüsü Denizde Nesli Tükenmekte Olan Türler Araştırma ve Koruma Ekibi Lideri Wang Xianyan, “Yapay zekânın kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, araştırmalar artık daha verimli ve koruma çabaları daha hassas” dedi. “Yapay zeka tanıma sistemi tarafından sağlanan bireysel hayatta kalma, üreme dinamikleri ve sosyal etkileşimlere ilişkin veriler, koruma önlemlerinin geliştirilmesi için önemli bir temel oluşturmaktadır.”

    Çözüm, görüntü ön işleme, yapay zeka destekli çıkarım ve tanıma, sırt yüzgeci görüntüsü kırpma, veri sınıflandırma ve bulutta görüntüleme sağlar. Her yunusun kendi dosyası vardır ve bu sayede araştırmacılar bireylerin durumunu takip edebilirler. Koruma önlemlerinin formüle edilmesinde kritik öneme sahip uzun vadeli veriler sayesinde araştırmacılar yunusların sayısını, dağılımını, yaş yapısını, üreme davranışlarını ve karşı karşıya oldukları tehditleri görebiliyor.

    Önceki manuel izleme zaman alıcıydı ve popülasyon dinamiklerini izlemek ve kesin koruma önlemleri geliştirmek için gerekli olan güvenilir bilgileri üretemiyordu.

    Üçüncü Oşinografi Enstitüsü’ne göre, önümüzdeki 10 ila 15 yıl nüfusun büyümesi açısından kritik öneme sahip olacak. Çin Beyaz Yunusu, kıyıya yakın deniz ekosistemleri ve okyanusun karbon yutağı rolü açısından hayati önem taşımaktadır. Plankton tüketen balıklarla beslenirler. Planktonlar da CO2 emer ve fotosentez yoluyla karbonu sabitler. Besin zinciri yoluyla karbon döngüsüne dolaylı olarak katılan yunus popülasyonunun ve okyanus ekosisteminin bütünlüğünün korunması, iklim değişikliğinin ele alınmasına yardımcı olmak açısından kritik öneme sahiptir.

    Yapay zeka destekli analizlerin yanı sıra, 10 baz istasyonundan oluşan 5G-A ağı, körfez alanının 330 kilometrekarelik kısmını kapsayarak önemli koruma bölgelerinin kesintisiz bir şekilde kapsama altına alınmasını sağlıyor.

    5G-A’nın entegre algılama ve iletişim yeteneklerini kullanarak ve radar, görsel terminaller, uydular ve Otomatik Tanımlama Sistemi (AIS) gemi konumlandırmasından gelen verileri birleştirerek, gemi hareketleri 20 kilometrelik bir yarıçap içinde gerçek zamanlı olarak izlenebilir. Sistem, sınır ihlali veya hız gibi ihlaller için saniyeler içinde yapay zeka destekli uyarılar verir ve kolluk kuvvetleri personeli ihlalleri doğrulamak ve suçlu gemileri hızlı bir şekilde bulmak için kıyı tabanlı izlemeyi kullanabilir.

    Şimdiye kadar 12 gemi yunusları potansiyel olarak tehlikeye attığı için soruşturuldu.

    Yapay zekanın uygulanmasıyla birlikte devam eden araştırma çabalarıyla, Çin beyaz yunuslarının Xiamen Körfezi popülasyonunun gizli yaşamları yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve hayatta kalmaya devam etmeleri için umut veriyor.

     

  • Huzur Pide, 1966’dan gelen lezzeti, yenilenen vizyonla geleceğe taşıyor

    Huzur Pide, 1966’dan gelen lezzeti, yenilenen vizyonla geleceğe taşıyor

    Altmış yıldır kaliteden ödün vermeyen restoranın hizmet anlayışı, bir kentin lezzet hafızasını oluşturuyor. Karadeniz pidesinin Rizedeki adresi 2026daki rotasını ve yerel ekonomiye taahhüdünü açıkladı.

    İSTANBUL Karadeniz pidesinin Rize’deki adresi,  2026’daki rotasını ve yerel ekonomiye taahhüdünü açıkladı. Rize’nin 60 yılı geride bırakan Huzur Pide, 1966’dan bu yana sürdürdüğü lezzet yolculuğunu, tek şubesinde büyüyen ve yenilenen vizyonuyla sürdürüyor. Rize’de yemek yenebilecek başlıca lokasyonlar arasında gösterilen restoran, 85 kişilik kadrosuyla gastronomi deneyimini zenginleştirmeye odaklanıyor.

    “Rize’deki gastronomi kültürünün çıtasını belirleyeceğiz”

    Huzur Pide Genel Müdürü Ahmet Tornacı, temel felsefelerini şu şekilde paylaştı: “Burası sadece bir lezzet durağı değil, insanların rahat ve güvenilir bir şekilde, huzur içinde vakit geçirebileceği bir adres. Bizim vizyonumuz, Huzur Pide’yi sadece geçmişten gelen bir miras olarak değil, aynı zamanda gelecekte de Rize’deki gastronomik kalitenin çıtasını belirleyen bir marka olarak konumlandırmak. Huzur içinde yemek yenebilen bir mekan yaratmayı, geleceğe dair tüm adımlarımızın merkezine koyduk.”

    “En büyük hedefimiz, bu mirası geleceğe taşımak”

    Menüleri hakkında da bilgiler paylaşan Ahmet Tornacı, “Daima hızlı servis, temizlik ve ferahlığı önceliklendiriyoruz. Kullanılan kaliteli malzeme ve ustalarımızın emeği, lezzetlerimizin temelini oluşturuyor. Menümüzdeki 25 çeşit sulu yemeğin yanı sıra; döner, sütlaç, kavurma, pide ve kuru fasülye gibi öne çıkan yemeklerimiz, bizi ayrıştıran en güçlü unsurları oluşturuyor” diyerek ifadelerine şunları ekledi:

    “Rize’de yemek sektörünün büyüdüğünü görüyoruz ve bu ivmenin öncülerinden biri olmaktan gurur duyuyoruz. Şubemizde, sunduğumuz zengin ürün çeşitliliğiyle geniş bir kitleye hitap ediyoruz. Bizim için en büyük hedef, önceki nesillerden devraldığımız lezzet bayrağını en iyi şekilde korumak ve gelecek nesillere taşımak. Huzur Pide, Rize’nin köklü bir değeri olarak, misafirlerine her zaman aynı yüksek standartta hizmet vermeye devam edecek.”

    “Tek şubeyle 85 kişilik istihdam sağlıyoruz”

    Markanın köklü geçmişi ve tek şubede ulaştığı yüksek kapasiteye değinen Huzur Pide Genel Müdürü Ahmet Tornacı, değerlendirmelerini yerel istihdam ve ekonomiye katkılarına dair taahhütlerini yineleyerek sonlandırdı:

    “Tek bir şubeyle 85 kişilik istihdam sağlamamız, Rize ekonomisine verdiğimiz önemin ve gücümüzün göstergesi. Gelecek planlarımızda, coğrafi genişleme yerine mevcut tek şubemizin sunduğu deneyimi sürekli olarak mükemmelleştirmek ve daha fazla misafir ağırlamak yer alıyor. Bu vizyonla sadece geçmişten aldığımız mirası ileriye taşımakla kalmayacak, Rize’deki kalite ve hizmet standardını koruma sözümüzü de güçlendireceğiz.”

  • Mehmet İyigüngör: “Endura, 2026’da yüzey koruma teknolojilerinde global ölçekte büyümeyi hedefliyor”

    Mehmet İyigüngör: “Endura, 2026’da yüzey koruma teknolojilerinde global ölçekte büyümeyi hedefliyor”

     

     

    PPF endüstrisinde istikrarlı büyüme devam ederken, yerli şirketler küresel merkez haline geliyor. İnovasyonun sektörde rekabeti yeniden tanımladığına dikkat çeken Endura Kurucusu Mehmet İyigüngör de söz konusu ivmenin kendileri için de Avrupa ve Ortadoğu operasyonlarını stratejik açıdan güçlendirdiğini açıkladı.

     

    2025 yılı, boya koruma filmi (PPF) endüstrisinde istikrarlı büyüme ve malzeme inovasyonlarının öne çıktığı bir dönem oldu. Grand View Research verilerine göre 2024’te 502,55 milyon dolar büyüklüğe sahip olan küresel PPF pazarının 2030’da 726,63 milyon dolara ulaşması bekleniyor. Yüksek dayanımlı TPU (Thermoplastic Polyurethane) malzemesinin pazarın temel itici gücü olduğunu ortaya koyan veriler, bu segmentin esneklik ve ultraviyole (UV) dayanımıyla PPF sektöründeki teknolojik dönüşümün merkezinde yer aldığına işaret ediyor. Avrupa ve Ortadoğu’da yeni nesil TPU tabanlı filmlerin premium araç segmentinde hızla yaygınlaştığı gözlemlenirken, Endura Kurucusu Mehmet İyigüngör, küresel ivmenin bu bölgelerdeki operasyonlarını stratejik açıdan güçlendirdiğini aktarıyor.

    Mehmet İyigüngör, sektördeki gelişmelere dair şu açıklamada bulundu: “Performans, dayanıklılık ve garanti, 2026’da PPF pazarında altyapının belirleyicisi olacak. Avrupa’daki uygulama merkezleri artık sadece film değil, güvenilir destek ve eğitim sistemleri de talep ediyor. Biz de Türkiye’de kanıtladığımız kalite ve güven standartlarını artık Avrupa ve Ortadoğu’ya taşıyoruz.”

    Araç sahipliği artıyor

    Ticaret Bakanlığı ve uluslararası pazar analizlerine göre, Türkiye merkezli üreticilerin, Avrupa’daki büyüme potansiyelini 2026’da da güçlü bir şekilde sürdüreceğinin öngörüldüğünü söyleyen Mehmet İyigüngör, “Araç sahipliğinde yaşanan artış, premium segmentte koruma bilincinin güçlenmesiyle birleşerek boya koruma filmi talebini hızlandırıyor. Avrupa’da özellikle Polonya, İtalya ve İngiltere pazarlarında uygulama merkezlerinin sayısı artarken, Ortadoğu’da ise yüksek sıcaklık ve UV dayanımına sahip ürünlere yönelik talep rekor seviyelere ulaşıyor” dedi.

    Bu büyümenin stratejik bir fırsat olduğunu belirten Endura Kurucusu Mehmet İyigüngör konuya dair, “Yüksek ısı dayanımı ve uzun ömürlü performans, Ortadoğu pazarındaki en kritik gereklilikler olarak öne çıkıyor. Bu nedenle TPU formülasyonlarımızı bölgesel iklim koşullarına göre optimize ettik. Bulgaristan merkezli Avrupa yapılanmamız ise lojistik, eğitim ve satış sonrası süreçlerde yerelleşmemizi sağlıyor” açıklamasını yaptı.

    Türkiyede geliştirdiğimiz kaliteyi globalde kalıcılaştıracağız”

    “PPF sektörü yalnızca otomotiv değil; mimari, denizcilik ve endüstriyel yüzeylerde de genişleyen uygulama alanlarıyla dikkat çekiyor. Kendini onaran yüzey teknolojileri, UV dayanımı ve optik netlik gibi özellikler ürün performansında yeni standartlar yaratıyor. Dijital garanti sistemleri ve QR tabanlı ürün orijinallik doğrulama altyapıları, kullanıcı güvenini artırıyor” diyen Endura Kurucusu Mehmet İyigüngör, inovatif gelişmelerine dair de şunları söyledi:

    “Endura olarak 2026 yılındaki büyümemizi Ar-Ge, dijital garanti altyapısı ve sürdürülebilir üretim teknolojileri üzerine inşa ediyoruz. Avrupa’daki distribütör ağımızı genişletirken, Ortadoğu’da bölgesel teknik destek merkezleri kuruyoruz. Amacımız, 30 yılda Türkiye’de geliştirdiğimiz kaliteyi global arenada kalıcı hale getirmek ve Endura’yı PPF sektörünün güven sembolü konumuna taşımak. Yüksek kaliteli TPU boya koruma filmleri ve otomotiv cam filmleri ile uluslararası pazarda hızlı bir şekilde konumlanacağız. Avrupa’daki distribütörlük yapılanmasıyla Balkanlar, Polonya, İngiltere ve İtalya gibi pazarlarda erişilebilir hale geldik. Aynı zamanda Dubai merkezli operasyonumuzla Ortadoğu’nun iklim koşullarına özel çözümler sunuyoruz. Bu genişleme, Türkiye’de kazandığımız kalite algısının küresel ölçekte güçlendirmesini sağlıyor.”

  • Kraft Heinz, OMP ile Tedarik Zincirinde Yapay Zekâ Destekli Dönüşümünü Gartner Zirvesi’nde Paylaşıyor

    Kraft Heinz, OMP ile Tedarik Zincirinde Yapay Zekâ Destekli Dönüşümünü Gartner Zirvesi’nde Paylaşıyor

     

    Kraft Heinz ve OMP, Gartner Supply Chain Planning Summit 2025’te daha akıllı, sürdürülebilir ve otonom planlamayı temel alan tedarik zinciri çözümlerini tanıtıyor.

    Tedarik zinciri planlama çözümleri alanında lider şirketlerden OMP, Kraft Heinz’in küresel gıda tedarik zincirini nasıl dönüştürdüğünü Gartner Supply Chain Planning Summit 2025’te (Denver, 2-3 Aralık) sergiliyor. Gıda ve içecek sektörünün öndegelen markalarından Kraft Heinz, OMP’nin Unison Planning™ platformunu kullanarak tarladan sofraya verimliliği artırıyor. Otonom planlama, karar zekâsı ve yapay zekâ optimizasyonu sayesinde şirket; iş birliğini güçlendiriyor, karmaşıklığı yönetiyor ve israfı azaltıyor.

    Kraft Heinz’in Daha Akıllı ve Sürdürülebilir Değer Zinciri Yolculuğu

    Kraft Heinz Entegre İş Planlaması Başkanı Thiago Serra, akıllı, veri odaklı planlamanın şirketin daha çevik ve sürdürülebilir bir değer zinciri inşa etmesine nasıl yardımcı olduğunu anlatacak. Katılımcılar, Kraft Heinz’in dijital zekâyı uçtan uca görünürlükle birleştirerek operasyonları genelinde nasıl gerçek iş etkisi yarattığını öğrenecek.

    OMP Standında İnsan-Yapay Zekâ Uyumu Deneyimi

    Gartner Supply Chain Planning Summit, 2-3 Aralık 2025 tarihlerinde Denver’da düzenlenecek ve küresel tedarik zinciri liderlerini bir araya getirerek karmaşık karar süreçlerinde yüksek etki yaratacak stratejiler ve uygulamaları tartışmaya açacak.

    OMP, 104 numaralı standında devrim niteliğindeki yapay zekâ orkestrasyon çerçevesi UnisonIQ’yu sergileyecek. Unison Planning™ platformuna entegre edilen bu sistem, insan ve yapay zekâ arasındaki sinerjiyi kullanarak tedarik zinciri kararlarını dönüştürüyor. Ziyaretçiler, UnisonIQ’nun her zaman aktif ajanları, Unison Companion yapay zekâ asistanı ve gelişmiş AI motorları sayesinde tedarik zinciri operasyonlarını nasıl yeniden şekillendirdiğini doğrudan deneyimleyebilecek.

    En yeni yapay zekâ yenilikleriyle desteklenen entegre planlama, senaryo modellemeyi geliştiriyor ve daha hızlı, daha akıllı kararları mümkün kılıyor — bu sayede kuruluşlar dirençlerini güçlendiriyor, zorlukların üstesinden geliyor ve ölçülebilir iş sonuçları elde ediyor.

    OMP ile Gartner Zirvesi’nde Buluşun

    Zirveye katılanlar, Kraft Heinz’in dönüşüm yolculuğunu ilk elden dinleme fırsatı bulacak ve yapay zekâ destekli Unison Planning™ çözümünün planlama süreçlerini nasıl hızlandırabileceğini ve ekipleri nasıl desteklediğini keşfedecekler.

    Oturum Özeti

    Başlık: OMP: Gerçek Zekâ, Gerçek Etki – Kraft Heinz’in Daha Akıllı ve Sürdürülebilir Değer Zinciri Yolculuğu
    Konuşmacı: Thiago Serra – Head of Integrated Business Planning, Kraft Heinz
    Tarih: Salı, 2 Aralık 2025
    Saat: 14:30 – 15:00 (MST)
    Yer: Gaylord Rockies Resort & Convention Center – 6700 N Gaylord Rockies Blvd, Aurora, CO 80019, ABD

    OMP’nin gelecek etkinlik takvimini görmek için: OMP Events Calendar

    OMP Hakkında

    OMP, karmaşık planlama zorluklarıyla karşılaşan şirketlerin pazarda gelişmesini, büyümesini ve başarılı olmasını sağlamak için en iyi dijital tedarik zinciri planlama çözümlerini sunar. Tüketim malları, yaşam bilimleri, kimya, metal, kâğıt, ambalaj ve plastik gibi çeşitli sektörlerdeki yüzlerce müşteri, OMP’nin benzersiz UnisonPlanning™ çözümünden faydalanmaktadır.

    KAYNAK: OMP

  • Boğaziçi Teknopark Büyüyor!

    Boğaziçi Teknopark Büyüyor!

    Boğaziçi Üniversitesi, Türkiye’nin girişimcilik ve inovasyon ekosistemine yön veren yeni yatırımlarından birini hayata geçiriyor. Üniversitenin Uçaksavar Kampüsü’nde ilan edilen yeni teknopark alanı; 22.000 m² kapalı alanı ve 15.000 m²’lik yerleşkesiyle, Türkiye’nin en büyük üniversite teknoparklarından biri olma yolunda önemli bir adımı temsil ediyor.

    Boğaziçi Üniversitesinin eğitim ve araştırma kampüslerinin hemen yanında konumlanan yeni teknopark, akademik bilgiyle girişimcileri buluşturan stratejik bir merkez olarak üniversitenin birikimini toplumsal değere dönüştürmeyi hedefliyor. Yeni teknopark, Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri ve öğrencileri için de endüstriye açılan bir kapı işlevi görecek.

    Boğaziçi Teknopark sayesinde, Boğaziçi Üniversitesi’nin teknolojik birikimini ve girişimcilik kültürünü yalnızca öğrencilerine değil, tüm iş dünyasına aktaran bir inovasyon köprüsüne dönüştüğünü belirten Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Naci İnci, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Boğaziçi Üniversitesinin akademik birikimiyle teknoloji ve inovasyona odaklanarak Türkiye’nin girişimcilik ekosistemini büyütüyoruz.”

    Boğaziçi Üniversitesinin sadece birkaç yıl önce 700 m² olan teknopark alanı, bu yeni yatırımla birlikte 20 kat büyüyerek, Türkiye’nin önde gelen teknoparkları arasında üst sıralara yükselmiş ve ülkemizin en önemli üniversite-sanayi iş birliği projelerinden biri hâline gelmiş olacak.

    İlan edilen teknopark alanı ile birlikte Boğaziçi Teknopark 20.000 m²’lik bina kapasitesi kazanmış olacak; böylece, araştırma laboratuvarları, Ar-Ge merkezleri ve çok sayıda kuluçka firmasını barındıracak kapasiteye ulaşacak.

    Teknoparkın Yeni Hedefi: Sadece Daha Büyük Değil, Daha Etkili Bir Ekosistem 

    Yeni teknopark alanı yalnızca ofisler, araştırma laboratuvarları ve Ar-Ge merkezleri değil, aynı zamanda bilgi paylaşımı, mentorluk ve sektör buluşmaları için bir iş birliği platformu olmayı hedefliyor. Boğaziçi Teknopark Genel Müdürü Dr. Cem Duran, yeni dönem vizyonunu şu sözlerle değerlendirdi:

    “Yeni dönemle birlikte Boğaziçi Teknopark sadece fiziksel olarak değil, stratejik olarak da büyüyor. Akademi, girişimcilik ve sanayiyi bir araya getiren bir inovasyon üssü olma hedefimizi kararlılıkla sürdürüyoruz.”

    Yeni teknopark binasında yer alacak 1.200 m²’lik geniş girişimcilik kuluçka merkezi, tüm Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine tamamen ücretsiz olarak hizmet verecek. Bu merkez; fikir aşamasından itibaren tüm süreçleri destekleyen, mentorluk ve yatırımcı erişimi sağlayan bir girişimcilik üssü olacak.

                            Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine ve akademisyenlerine sunulan bu imkân, üniversitenin bilimsel birikimini girişimlerle bir araya getirerek Türkiye’nin Ar-Ge ekosistemine ve teknoloji üretim kapasitesine doğrudan katkı sağlamayı amaçlıyor.

  • Ödüllü Türk BT uzmanı, küresel organizasyonlarda ülkemizi temsil ediyor

    Ödüllü Türk BT uzmanı, küresel organizasyonlarda ülkemizi temsil ediyor

     

    Siber güvenlikte 71,67 puanla küresel çapta 49. sırada yer alan Türkiye, uzmanlarının uluslararası başarılarıyla dikkat çekiyor. Uluslararası ödüllere sahip Başdenetçi ve Bilgi Teknolojileri Yönetişim Uzmanı Ezgi Yalçın ise yurt dışından aldığı panel konuşmacılığı ve jüri davetleriyle hem Türkiyenin temsiliyetini güçlendiriyor hem de teknoloji ekosisteminde kadın liderliğinin görünürlüğünü artırıyor. 

    İSTANBUL Geride bırakmaya hazırlandığımız 2025’te yapay zeka odaklı dönüşümün kurumların bilgi yönetim süreçlerini ve siber güvenlik ekosistemini köklü biçimde değiştirmeye başlamasıyla geleceğe dair içgörüler yeniden şekilleniyor. 2026 yılında bu etkinin derinleşerek Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi (BGYS) kapsamlı uyumlanma adımları atması bekleniyor. Siber güvenlikte 71,67 puana ulaşarak küresel çapta 49. sırada konumlanan Türkiye’deki uzmanlar ise global çapta başarı hikayelerine imza atıyor.

    Yönetişim, risk ve uyum (GRC) ile BGYS alanında uzmanlaşan uluslararası Başdenetçi Ezgi Yalçın, 1–4 Kasım 2025’te Paris’te düzenlenen Young Leaders Union zirvesinde uluslararası konuşmacı olarak kürsüye çıktı. Teknolojiyle toplumsal etki yaratmayı hedefleyen İngiltere merkezli global organizasyon Hackathon Raptors’un eylül ayındaki maratonunda da jüri üyesi olan profesyonel, gerçekleştirdiği konuşmada kurumlarda sorumlu yapay zeka uygulamalarının yönetişim ve güvenlik boyutlarını ele aldı. İki uluslararası etkinlikle de hem Türkiye’nin temsiliyetini güçlendirdi hem de teknoloji ekosisteminde kadın lider algısının görünürlüğünü artırdı.

    Genç liderler arasında yer almaktan büyük gurur duyuyorum”

    Eczacıbaşı Topluluğu tarafından 2025’te Güvenlik Yönetişimi Ödülü’ne layık görülen Başdenetçi, Bilgi Teknolojileri Yönetişim ve Kalite Sistemleri Uzmanı Ezgi Yalçın, konuya ilişkin şu açıklamada bulundu: “Yönetişim ve denetim, yalnızca kurumların güvenliğini değil; aynı zamanda sürdürülebilirliğini ve uluslararası rekabet gücünü de artırıyor. Türkiye’den çıkan bir uzman olarak, bu alanda katkıda bulunmaktan ve uluslararası platformlarda genç liderler arasında yer almaktan büyük gurur duyuyorum.”

    Türkiyede siber güvenlik, yeni düzenlemelerle olgunlaşıyor”

    Türkiye’de siber güvenlik sektörü, yerli ve yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesiyle birlikte her geçen gün daha da güçlenerek küresel rekabet sahnesinde söz sahibi oluyor. Uluslararası araştırma şirketlerinin yayımladığı veriler, Türkiye’nin güvenlik teknolojileri pazarının yıl sonunda yaklaşık 377,75 milyon dolar gelire ulaşacağını işaret ediyor. Ulusal düzeyde yürürlüğe giren yeni düzenlemeler ise tüm kurum ve kuruluşların güvenliğini pekiştirerek bu gelişimin sürdürülebilir hale gelmesini sağlıyor. Genç liderlere ve teknoloji dünyasına ilham veren çalışmalarıyla, denetim ve güvenlik alanlarında geleceğin yöneticileri arasında gösterilen Ezgi Yalçın ise kaydedilen gelişmelere şu sözlerle profesyonel bir bakış açısı getirdi:

    “Günümüzde kurumsal başarı yalnızca kısa vadeli kârlılık göstergeleriyle değil, aynı zamanda şeffaflık, hesap verebilirlik ve sürdürülebilirlik ilkelerine bağlılıkla ölçülüyor. Bu bağlamda, güçlü bir yönetişim ve etkin bir denetim sistemi, kurumların sadece güvenliğini sağlamakla kalmıyor. Uzun vadede sürdürülebilirliğini güvence altına alıyor ve uluslararası rekabet gücünü önemli ölçüde artırıyor. Türkiye’de son yıllarda çizilen yasal çerçeveler de, sadece kurum ve kuruluşların güvenliğini pekiştirmiyor. Sektöre yön veren standartları belirleyerek pazarı daha olgun bir yapıya kavuşturuyor. Böylece hem yatırımcıların hem de paydaşların güveni artarken; kurumlar global pazarda daha sağlam bir yer ediniyor.”

    Kadın liderlerin desteklenmesi ve gençlere mentorluk yapmak gerekiyor”

    Kurumlara uluslararası standartlar kapsamında denetimler ve eğitimler vererek sektörde bir otorite haline gelen Başdenetçi, Bilgi Teknolojileri Yönetişim ve Kalite Sistemleri Uzmanı Ezgi Yalçın, “Teknoloji dünyası, sürekli dönüşüm ve yenilikle şekillenen dinamik bir yapı sunuyor. Bu dönüşümün kapsayıcı, adil ve sürdürülebilir olması ise ancak çeşitliliğin teşvik edilmesiyle mümkün. Bu noktada, benim gibi kadın liderlerin desteklenmesi ve genç yeteneklerin mentorluk programlarıyla yönlendirilmesi, ekosistemin geleceği için kritik bir öneme sahip. Çünkü farklı bakış açılarını bir araya getiren ekipler daha yaratıcı, çözüm odaklı ve sürdürülebilir sonuçlar üretiyor. Ben de yönetim sistemleri, denetim ve güvenlik alanlarında yıllara dayanan uzmanlığımı, uluslararası standartlara olan hakimiyetimle birleştirerek ülkemizi küresel platformlarda temsil etmekten onur duyuyorum.”

  • Yeni nesil kalıcı oje serisi manikürde konforu yeniden tanımlıyor

    Yeni nesil kalıcı oje serisi manikürde konforu yeniden tanımlıyor

     

     

    Kalıcı oje ve tırnak bakım ürünlerinde kalite artık sadece formülden değil, uygulama teknolojisi ve tasarımla da ölçülüyor. Yeni nesil sistemler, profesyonel manikür deneyiminde estetik, dayanıklılık ve hijyeni bir arada sunuyor.

     

    İSTANBUL Tırnak sanatı, kişisel bakımın ötesine geçerek adeta kendini ifade biçimine dönüşüyor. Renk, doku ve tasarım çeşitliliğiyle öne çıkan bu trend hem güzellik sektöründe hem de sosyal medyada büyük bir ilgi görmeye devam ediyor. Business Research Insights verilerine göre, küresel manikür hizmetleri içinde jel tırnak uygulamaları yaklaşık %40’lık payla öne çıkıyor. Sektördeki bu eğilimi yakından izleyen Momo Professional Kurucusu Liudmyla Zırh, yenilenen serilerinin salon profesyonelleri için sunduğu avantajları anlattı.

     

    Güzellik endüstrisinde kalite, güven ve profesyonellik denince akla gelen markalardan biri olduklarını belirten Liudmyla Zırh, “%100 Türk sermayesiyle 2015’ten bu yana  üretim yapıyoruz. Kalıcı oje dünyasında yenilikçi bir tasarım anlayışıyla yeni bir dönem başlatıyoruz. Yıllardır süregelen klasik formu geride bırakarak, gri aynalı yüzeye sahip modern tasarımıyla profesyonel dünyaya güç, zarafet ve yenilik kazandırıyoruz” dedi.

     

    Ergonomik form, uzun süreli uygulamalarda el yorgunluğunu azaltıyor”

     

    Yeni serideki tasarım ve uygulama teknolojilerinin profesyonel kullanım için özel olarak geliştirildiğini ifade eden Momo Professional Kurucusu Liudmyla Zırh, “Kalıcı oje kalitesini yalnızca formül belirlemez. Ambalaj, ergonomi ve denge de bu deneyimin ayrılmaz bir parçasıdır. Yeni gri aynalı şişe tasarımı, profesyonel dünyaya modern ve güçlü bir görünüm kazandırıyor. Ergonomik form, uzun süreli uygulamalarda el yorgunluğunu azaltırken ürünün denge yapısını koruyor. Parlak cam dokusu, salonlarda ışığı zarafetle yansıtarak markamızın sofistike duruşunu görünür kılıyor. Base ve top coat serilerimiz de bu tasarım anlayışıyla yeniden yorumlandı. Estetikle işlevselliği buluşturan bir bütünlük hedefledik. Her detay, profesyonellerin beklentilerine yanıt veren modern bir uygulama deneyimi yaratmak üzere düşünüldü” şeklinde konuştu.

     

    Nano fırça teknolojisi çizgi bırakmayan, pürüzsüz sürüş imkanı sunuyor”

     

    Kalıcı oje uygulamalarında fırçanın yapısının hem uygulama konforunu hem de elde edilen sonucun kalitesini belirleyen en önemli unsurlardan biri olduğunu vurgulayan Liudmyla Zırh, “Yeni nesil nano fırça teknolojileri sektörde bir dönüm noktası yaratıyor. Bizim için profesyonel bir uygulama, hassasiyet, kontrol ve estetik dengesinin kusursuz birleşimidir. Nano filament liflerden üretilen fırçalar, ojenin tırnak yüzeyine eşit şekilde dağılmasını sağlayarak pürüzsüz bir bitiş oluşturuyor. Oval-Flat kesim sayesinde kütikül hattına taşma riski ortadan kalkarken, kullanıcıya yakın ve kontrollü çalışma imkanı sunuyor. Bu yapı, uzun seanslarda da konfor ve hassasiyetin devamlılığını destekliyor. Fırçayı yalnızca bir araç değil, profesyonelin imzasını taşıyan bir detay olarak görüyoruz” ifadelerini kullanarak sözlerini şöyle sonlandırdı:

    “Güzellik endüstrisinde kalite, güven ve profesyonelliği temsil eden markalardan biri olmanın gururunu yaşıyoruz. Ürünlerimiz, profesyonel manikürcüler için özel olarak geliştiriliyor. Protez tırnaklardan kalıcı ojelere kadar geniş bir ürün yelpazesiyle hizmet veriyoruz. Türkiye’nin dört bir yanında bulunan salonlarda, ürünlerimizin kullananlar sadece bir oje değil, yüksek standartta bir deneyimle buluşuyor. Üretimden tasarıma her aşamada global kalite standartlarını benimsiyor, sektördeki en son trendleri yakından izliyoruz. Bizim için güzellik yalnızca görünüm değil, özenin, ustalığın ve kusursuzluğu hedefleyen bir anlayışın yansıması. Her ürünümüz de bu anlayışın somut bir ifadesi.”