Ana Sayfa Sağlık Özel Sağlık Hastanesi’nde Anne-Baba Adaylarına ‘İnfertilite Konferansı’

Özel Sağlık Hastanesi’nde Anne-Baba Adaylarına ‘İnfertilite Konferansı’

0
Özel Sağlık Hastanesi’nde Anne-Baba Adaylarına ‘İnfertilite Konferansı’

 

İzmir Alsancak’ta hizmet veren Özel Sağlık Hastanesi, çocuk sahibi olmak isteyip olamayan çiftlere ‘2. İnfertilite Okulu’ kapsamında konferans verdi. Yaklaşık 2 saat süren konferans yoğun ilgi gördü.

Her 100 kişiden 15’inde görülen infertilite (kısırlık) konusunda, önemli bilgilendirilmelerin yapıldığı konferansta, hamile kalamama nedenleri, çözüm yöntemleri ve tedavileri, cinsellik ve infertil çift psikolojisi konuları detaylı bir şekilde konuşuldu.

Açılış konuşmasını ve ilk sunumu yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzm. Doç. Dr. Emre Başer, gebeliğin sadece biyolojik değil duygusal ve ruhsal bir yolculuk olduğunu vurguladı.

Doç. Dr. Başer: “Buradaki amacımız, bilgilerimizi sizinle paylaşmak, sizlere destek olmak ve yolculuğunuza eşlik etmek. İnfertilite konusunda farkındalığı artırmak. İnsan bedeninin en büyüleyici ve karmaşık süreci olan gebelik ve doğum yolculuğuna odaklanmak üzere bir araya geldik. Bu yolculuk insanoğlunun varoluşunun en temel ve en derin anlamlarından biri. Hayatın kendisini devam ettirme güdüsü, içgüdüsel olarak hepimizin yüreğinde yer alır. Bu sadece biyolojik bir süreç değil, aynı zamanda duygusal ve ruhsal bir serüven. Ancak her zaman düşündüğümüz gibi üreme süreci herkes için sorunsuz işlemeyebilir. Birçok kişinin kendi hayatlarında ve sevdiklerinin hayatlarında karşılaştığı bir gerçeklik olarak karşımıza çıkabilmektedir. Şimdi ‘Neden Gebe Kalamıyoruz?’ sorusunu anlamak ve konuda farkındalığı artırmak için birlikte keşfe çıkalım diyoruz” diye konuştu.

CİNSELLİK YAŞAMIN BİR PARÇASI

İnfertilite ve cinsellikte doğru bildiğimiz yanlışlar hakkında bilgi veren Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzm. Doç. Dr. Demet Aydoğan Kırmızı, “Hamile kalmaya çalışan çiftler için aslında bu süreç bazen yanlış değerlendiriliyor.Cinsel birlikteliğin tüm amacı hamilelik üzerine kuruluyor. Oysa cinsellik yaşamın doğal bir parçası ve bu parça içinde fiziksel, zihinsel, duygusal, toplumsal birçok etken mevcut. Büyük ölçüde de mahrem olarak görülüyor ve konuşulamıyor. Bizler bu sürecin her noktasında çiftlerimize destek sağlıyoruz, cinselliğin sadece çocuk yapmak olmadığını benimsetmeye çalışıyoruz. Bu dönemde çiftlerimizin benlik saygısı ve öz değeri ne kadar güçlü olursa, bu tedaviler kişilerin sınanıp test edildiği noktadan uzaklaşıp, gerçekten mutlu birlikteliklerin oluşmasına zemin hazırlıyor” dedi.

ERKEK VE KADININ BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKİYOR

Kısırlık konusunda hem erkeğin hem kadının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Ahmet Soylu da: “Temel olarak bakıldığında, gebelik ve doğum için erkekten bir sperm, kadından bir yumurta gerekiyor. Aslında eşit olarak bir paylaşım var. Ama olayın çoğu kadın üzerinden devam ettiği için sanki erkekte bir sorun yokmuş gibi pek çok çift ilk önce kadın değerlendirilmesini yaptırıp spermiogramı ikinci plana atıyor. Oysa infertil çift değerlendirmeye geldiğinde mutlaka erkeğin ve kadının birlikte değerlendirilmesi gerekiyor. Bu çok çok önemli bir faktör” ifadelerini kullandı.

SON TEKNOLOJİYİ KULLANIYORUZ

Embriyolog Özlem Okan da laboratuvarlarda hangi işlemlerin yapıldığı ile ilgili detaylı bir açıklama yaparak sunumunu gerçekleştirdi.

Okan şu ifadeleri kullandı: “Bugün tüp bebekte hangi işlemleri yaptığımızdan bahsedeceğim. Sürecin başarısını laboratuvar ve ekipman kalitesi fazlaca etkilediğinden bu konularda oldukça titiz çalışıyoruz. İşe laboratuvarımızı en son teknolojiyle donatarak başladık. Kalite kontrolünü her gün sağlıyoruz ve optimum şartlarımızı sağladığımızdan hergün emin olarak işlemlere başlıyoruz. Androloji ve embriyoloji laboratuvarında süreçle ilgili ihtiyaç duyulan bütün işlemleri de bahsettiğimiz teknolojilerden yararlanarak yapmaktayız”

 

ÇİFTLERİN BU SÜREÇTE TERAPİ ALMALARI GEREKİYOR

Son olarak söz alan Klinik Psk. Ebru Gürçay şu bilgileri paylaştı: “Bebek sahibi olduklarında yuvalarını tamamlanmış hissetme psikolojisi ile yola çıkan çiftlerimiz bir süre sonra bunu sadece amaç haline getirebiliyorlar. Peki ama bu süreçte neleri unutuyoruz? Nelerden vazgeçiyoruz? Tüm bu süreçte aslında ne kadar kendimize şefkat gösteriyoruz? Tüm bu sürecin içerisinde o kadar yoğun duygular yaşanıyor ki… Hele de ortada bir sorun olduğu öğrenildiğinde. Çiftler çocuk sahibi olamadıklarında büyük bir suçluluk duygusu içerisine giriyorlar. Suçluluk duyguları o kadar yoğun oluyor ki ilişkiler bozulmaya başlıyor. Bu süreç içerisinde bazı çiftler, ‘kısmet değilmiş’ gibi sözlerle çocuk sahibi olmaktan vazgeçiyor. Ya da birbirlerinden uzaklaşmaya başlıyor. Bu ve bunun gibi nedenlerden ötürü, çiftlerin bu süreç boyunca psikolojik destek almaları, terapi almaları gerekiyor”